Emirdağ-II 790: Hulusi Ağabeyimiz buradaki muhibb-i nurları da sevindirdi (Urfa nur talebeleri)

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Tabib-i hâzıkımız, sebeb-i necâtımız, pîr-i destgirimiz Üstadımız Efendimiz Hazretleri!

Evvelen: Sıhhat ve âfiyetli uzun ömürlerinizi Cenâb-ı Erhamurrâhimîn’in pâyansız rahmetinden niyaz ederek hizmet-i Nuriyede daha büyük muvaffakiyetlerinizi ve Risale-i Nur’un her hizmetten üstün olan irşadâtında daha ziyade neşr-i envar olmasına ruh-u canımızla dua eder, el ve ayaklarınızı öper, kusurlarımızı affederek bizlere dua etmelerinizi istirham ederiz, aziz, müşfik Üstadımız Efendimiz!

Sâniyen: Rahman-ı Rahîm'in lütuf ve inayetiyle neşrettiğiniz envar-ı imaniyenin vilayât-ı şarkiyeyi uyandırdığını ve zulmet-i küfrü hisseden milyonlarca insanların en büyük ihtiyaçlarına cevap veren Risale-i Nur’un şark vilayetlerinde kökleştiğini müşahede ederek hudutsuz sevinç ve sürur duymakta ve hamd ü senalar etmekteyiz.

Ezcümle nurun mühim rükünlerinden olan Hulusi muhibb-i muhlisiniz ağabeyimiz çok vilayetleri sevindirdiği gibi buradaki muhibb-i nurları da sevindirdi. Birkaç gün burada vazife-i Nuriye ile kaldıktan sonra Antep’e gitti. Siz sevgili Üstadımıza mektup yazmak için bizi kendine vekil ederek maddeten ve muvakkaten ayrıldık. Sizlere her zaman olduğu gibi hudutsuz selamlarını söylüyor, el ve ayaklarınızı öpüyor. Gayr-i ihtiyari olarak kader-i İlahinin sevk ettiği bu çok halis ağabeyimiz Diyarbakır, Malatya, Urfa, Antep ve Adıyaman gibi muhitlerde vazife-i Nuriye ile gezdirilmektedir, kendisi de öyle söylüyor. Bilhassa bu mübarek Urfamızda çok iyi bir intibaha vesile olmuş. Cemaat ve grup halinde Nurları okumak ve Nurlarla sıkı alâkadar olmak vazifelerini yapmaya teşvik etmiş ve inşallah devam edecektir. Ve bütün Urfa Nurcuları namına muvaffakiyetimize hâlisen livechillah Nurları okumaya, neşretmekte çalışmakta ihlâs-ı tam üzere sebâtımıza dualarınızı ruh-u canımızla umumumuz istirham ederiz.

Şeytan-ı cinnî ve insîden, bid’atten ve dalaletten gelen hücumlar karşısında iman-ı tahkiki dersiyle kendimizi bize bildiren ve en kıymettar sermaye-i hayatımız olan imanımızın en yüksek mertebelere çıkmak için ve en korkulardan selametimiz için kâfi ve vâfi Nurların tahsilinde muvaffakiyet istiyoruz. Rahmet-i İlahiyeden aczimiz ve fakrımızla yalvarıyoruz. Cenâb-ı Hak cümlemizi sırat-ı müstakim üzere nimetlendirdiği kullarından eylemesine dualarınızı daima istirham ediyoruz. Allah bizleri ve bütün ehl-i iman kardeşlerimizi ve hususan en ehemmiyetli vazifeyi Nurlardan anlayarak çalışan talebe-i Nuru dinsizlerin, Süfyan’ın şerrinden emin eylesin, âmin, âmin, âmin.

Sâlisen: Cezire’de Molla Bahaeddin Beşir kardeşimizin bize gönderdiği Arabi Hutuvat-ı Sitte’nin bir suretini takdim ediyoruz. Belki orada yoktur diye gönderdik.

Râbian: Diyarbakır’a Ahmet Ramazan için yazılan emirlerinizi Mehmet Bey ağabeyimiz bize yazmıştı, biz de Ahmet Ramazan’a yazdık. Teksir makinesi Bağdat’ta olmadığını ve malzemesi de bulunmadığından ve Ahmet Ramazan kardeşimizin mühim vazifelerini yapmaya sekte vereceğinden Ahmet Ramazan’a iki fedakâr ve kanaatkâr kardeşimiz oraya gidinceye kadar makine alınmamasının daha münasip olduğunu Üstadımızın söylediğini bildirdik. Üç renkli olan mucizâtlı Kur’anımızın Bağdat’ta veya Pakistan’da bastırılması hususunda icap eden malumatı bildirmesini de yazdık.

Hâmisen: Hamdolsun, bu havalide meraka mucip dünyevi bir şey yoktur. Bütün talebeleriniz sizlerden dua bekliyorlar. Hususen medrese-i Nuriyeye devam edenler ve hariçteki Nura müştâkları başta siz sevgili Üstadımız olarak selametinize ruh u canlarıyla dua edip dualar istirham ediyorlar. Ve emrinizi bekliyorlar. Orada bulunan kardeşlerimize Hüsrev Ağabeyimize, M. Sungur’a, Zübeyir’e, Ceylan’a, Bayram'a ve isimleri bildiğimiz ve bilmediğimiz bütün kardeş ve ağabeyimize tekrar tekrar selamlar ederiz. Ayrıca siz sevgili Üstadımıza, muhibbiniz ve bizim dostlarımızdan Abdullah Günbattı selam ile el ve ayaklarınızı öper ve Adıyamanlı Mehmet Emin kardeşimiz çok selam ederek ellerinizden öper, dualarınızı niyaz eder.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Baki can-ma, can-şuma, ey muhibbân-ı vefa!

Urfada çok kusurlu talebelerinizden

Abdullah, Hüsnü, Abdülkadir

Hususi Arşiv, no.3178