Emirdağ-I 271: Mucizât-ı Kuraniye risalesindeki ekser âyetlerin herbiri..

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvelen: Bir meseleyi, çoktan beri size söylemek lâzım iken unutmuştum. O da şudur: Mucizât-ı Kuraniye risalesindeki ekser âyetler, herbiri ya mülhidler tarafından medar-ı tenkit olmuş veya ehl-i fen tarafından itiraza uğramış veya cinnî, insî şeytanların vesvese ve şüphelerine maruz olmuş âyetlerdir. İşte Yirmi Beşinci Söz öyle bir tarzda o âyetlerin hakikatlerini ve nüktelerini beyan etmiş ki, ehl-i ilhad ve fennin kusur zannettikleri noktalar, i’cazın lemeâtı ve belâgat-ı Kuraniyenin kemâlatının menşeleri olduğunu, ilmî kaideleriyle ispat edilmiş, bulantı vermemek için onların şüpheleri zikredilmeden cevab-ı kati verilmiş. وَالشَّمْسُ تَجْرِىGüneş te akıp gitmektedir.” (Yâsin Sûresi, 36:38) وَالْجِبَالَ اَوْتَادًاDağları da birer kazık (yapmadık mı?)” (Nebe’ Sûresi, 78:7) gibi, yalnız Yirminci Sözün Birinci Makamında üç dört âyette şüpheleri söylenmiş.

Hem o Mucizât-ı Kuraniye risalesi de gerçi gayet muhtasar, acele yazılmış ise de, fakat, ilm-i belâğat ve ulûm-u Arabiye noktasında âlimlere hayret verecek derecede âlimane ve derin ve kuvvetli bir tarzda beyan edilmiş. Gerçi her bahsini, her ehl-i dikkat tam anlamaz, istifade etmez. Fakat o bahçede herkesin ehemmiyetli hissesi var. Pek acele ve müşevveş haletler içinde telif edildiğinden, ifade ve ibaresinde kusur var olmasıyla beraber ilim noktasında çok ehemmiyetli meselelerin hakikatini beyan etmiş.

Sâniyen: Bu zamanda müslümanlar, hususen gençler ve bilhassa fen dersini görenler ve siyasete bulaşanlar manevi tehlikelere çok maruzdurlar. Risale-i Nur’dan Gençlik Rehberi ve Meyve ve Küçük Sözler ve Hüccetullahi'l-Baliğa gibi parçalar şimdiki gençlere, ekmek ve ilaç gibi lâzımdır. Yoksa hevesatları ve şiddetli hissiyatları ve şimalden gelen şimdiki zamanın ilcaâtları onları hem helâket-i ebediyeye, hem dünyevî hasaretlere sevk etmeye zemin hazırlanmış. Onun için Nurcuların böyle zamanda az hizmetleri çok kıymettardır. Ve bir saati belki yirmi saat kadar makbuldür.

Kuvve-i maneviyeniz kırılmasın, nokta-i istinadınız gayet muhkemdir. Çünkü şimdiye kadar hiçbir eser yoktur ki, böyle ağır şerait içinde ve aleyhinde bu derece propaganda ile ürkütmekle beraber bu derece rağbet-i umumiyeye mazhar ve kendi kendine intişar ve muarızlarını teslim etmeye mecbur etmiş bir eser hiçbir tarih bize göstermiyor.

Madem Cenab-ı Hak bu zamanda Nurculara iman kurtarması hizmetini ihsan etmiş, elbette bu nimet-i azîmeye karşı daima şükür ve şevk ve gayretle fütursuz çalışmak vazifeleridir. “Bir tek adamın imanını kurtarmak, sahra dolusu kırmızı koyundan daha hayırlı olduğunu” hadîs-i şerif müjde veriyor. Elbette şimdi fütur verecek ve şevklerimizi kıracak pek çok esbab var olmakla beraber, lillahilhamd yine Nur şakirdlerinin kahramancasına sebatkârane çalışmaları bu hadîsin mazharıdırlar diye kanaatimiz var. (Haşiye-1) (Haşiye-2)

Haşiye-1: Bundan evvelki mektubumuzda yangın âfâtı Kastamonu'da olduğunu, bana hizmet eden çocuk söyledi. Halbuki Sinop'ta olmuş. O Kastamonu lafzı yerinde Sinop lafzı yazılsın. Sinop İnebolu'ya, Kastamonu'ya yakındır. Âfâtın onlara da manen tesiri var.

Haşiye-2: Benim hastalığım gerçi devam eder ve başdönmesi ve bulantı var. Fakat hadsiz şükür ki, vazifelerime devam edebilirim. Hatta sekerat zannettiğim bir haletimde yine tashihe başladım. Tâ ki sekeratta vesveseye çalışan şeytanı tam sustursun ve kabirdeki sual-cevaba ziyade bir hazırlık olsun. Şimdi hatırıma geldi, ehemmiyetli bir kardeşimiz olan Ahmed Feyzi, Aydın tarafında olduğunu anladım. İnşallah o tarafta bir Hasan Feyzi olur. Ne haldedir merak ediyorum.

Umumunuza selam ve selametlerinize

dua eden kardeşiniz

Said Nursî

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.259

Emirdağ Lahikası I, Envar Neşriyat, s.180

Emirdağ Lahikası I, Tenvir Neşriyat, s.170

Zülfikar, Altınbaşak Neşriyat, s.79

Zülfikar, Tenvir Neşriyat, s.13