Emirdağ-I 268: Demir ve elmas gibi bir istinadgâh Nurlarda var, o yeter

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvelen: Zülfikar'ın üç makamı, herbirinin ayrı hâsiyeti ve ehemmiyeti ve başka müşterisi ve müştâkı bulunmasından, makine mahsulatı üç tarzda toplansa ciltlense; bir kısmı, başta birinci makam Mucizat-ı Ahmediye ve Zeyilleri, sonra ötekileri.. bir kısmı da başta Mucizat-ı Kuraniye ve Zeyilleri sonra Ahmediye ve 10. Söz.. bir kısmı da başta birinci makam olarak 10. Söz ve Zeyilleri, sonra Mucizat-ı Ahmediye ve Kuraniye daha münasiptir diye hatırıma geldi. Çünkü âlim veya hâfız olmayan zatlar, başta i'cazât-ı Kuraniyenin derin ve âlimâne nüktelerini bilemez, zevketmez, vazgeçer. Eğer tâlibi âmi ise, başta 10. Söz bulunan mecmua verilsin. Eğer hoca ise, başta Mucizat-ı Ahmediye takdim edilen mecmuayı alsın. Eğer hâfız ise, Mucizat-ı Kuraniyeyi başta bulsa daha ziyade şevklenir. Anlamazsa da yine hoşuna gider. Ner neyse, siz daha iyi bilirsiniz.

Sâniyen: İnebolu'da Nura ciddi bir tarzda hizmete başlayan Hoca Osman Efendi'nin ve Safranbolu ve Mustafa Osman'a Nur hizmetinde tam bir yardımcı ve arkadaş olan Ahmed Fuad'ın samimi mektuplarını aldım ve çok memnun oldum. Gülcü Hüseyin'in Asa-yı Musa'sını yazan bu Osman'mış, bildim, mesrur oldum. Ahmed Fuad'ın mektubu da merak ettiğim Dadaylı Muallim Hasan ve Kastamonu lise talebelerinin intibahına bir sebep olan Abdullah, babası Muallim Mehmet Emin hakkında bir derece malumat verdi. İnşallah metanet ve sadakatte Nazif'e benzeyen Mustafa Osman'a Nur hizmetinde tam arkadaş olurlar. Hususi mektuplara cevap vermeye ne vaktim, ne hâlim müsaade etmediği için hususi cevap yazmadığımdan gücenmesinler.

Sâlisen: Bu zaman, cemaat ve şahs-ı manevi zamanıdır. Benim âdi şahsiyetime hârika bir sadakat ve hüsn-ü zanla pek yüksek fazilet ve makam verip, o noktada bağlanmak ve ona binaen Nurlara şakird olmakta, gerçi o bağlanana ziyade şevk verebilir. Fakat bir arıza, bir hadise, benim ehemmiyetsizliğimi ve müflis bir dellal olduğumu gösterdiği zaman, eğer o şakird birden Nurun ve Nurcuların çok ehemmiyetli ve pek yüksek kıymetine bakıp sarsılmazsa, âdiliğim onun şevkini kırmazsa, zararı yok; eğer kırsa zararı var. Ben çok defa tekrar ettiğim gibi yine derim: Risale-i Nur hakkında fevkalade itikad ve hüsn-ü zannınız yerindedir. Kati hüccetler ve bedahet derecesindeki burhanlar ve hadsiz mantıkî deliller sizlere tam kafi ve metin bir nokta-i istinaddır. Benim şahsım ne olsa olsun, ne kadar fena olsa da, o istinad noktasını bozamaz. Ve yüz derece haddimden ziyade zanları gibi fazilet olsa da, daha ziyade kuvvet vermez. Demir ve elmas gibi bir istinadgâh Nurlarda var, o yeter. Umuma binler selam ve dua..

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Kardeşiniz

Said Nursî

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.251