Emirdağ-I 273: Denizli makinesi şimdilik işlemediğinde bir hayır var

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: ُاَلْخَيْرُ فِيمَا اخْتَارَهُ اللّٰهُHayr, Allah’ın takdir ettiğindedir.” Denizli makinesi şimdilik işlemediğinde bir hayır var. Hem birden üç makinenin, üç mühim merkezde faaliyetleri سِرًّا تَنَوَّتْGizli olarak nurlanır” sırrına göre maslahat değildi. Hem Isparta, İnebolu gibi, Denizli şakirdleri mübarek kalemleriyle çok iş görmediklerinden, onların kalemini Nur hizmetinde çalıştırmak için muvakkaten makineleri işlemedi. Şimdilik Isparta ve İnebolu makinelerinin mahsulü muhtaç müştaklara yeter ki inayet böyle tecelli ediyor.

Sâniyen: Gül Nur fabrikasının demirbaş kâtiblerinden Hüsrev ve Kâtib Osman’ın o civardaki Nur şakirdleri nâmına benim bu defaki şiddetli hastalığıma şiddetli teessürleri ve ölümden gelen iftiraktan teellümleri Nurcularının hesabına onlara teşekkür ve memnuniyetle beraber derim ki: Sizler gibi hakiki kardeşin pek fevkinde vârislerim ve vekillerim ve haleflerim bulunduğundan ben kemal-i sürur ve ferahla ecelimi bekliyorum, ölümü sevinçle karşılıyorum. Yalnız Zülfikar ve Asâ-yı Musa gibi birkaç mecmua-i Nuriyenin makine ile intişarına kadar bu dünyevî hayatında kalmamı, belki tashih gibi şeylerde de yardım ederim diye isterdim.

Bir küçücük hissiyatımı beyan ediyorum: Bu defa ölümü pek yakın zannettim. Hatta sekerat tahmin eyledim. Birden çok sevdiğim kardeşlerimden ve Nur Risalelerinden dünyevî müfarakat beni müteessir etmeye başladı. Hem o Nurlar Mecmualarının intişarında her tarafta muhtaç insanların imanı bir sürur ve umumi teselli vermesinin bayramını göremeyeceğim diye derince bir hüzün hissettim. Hizb-i Nuriye’nin hulasasını okudum. Birden kalbime geldi: Nur’un güneş gibi hakikatı, hakkalyakîn derecesinde göstermiş ki, ölüm bizim için bir terhistir. Ve aynelyakîn hissettim ki, iman hem beni, hem bütün alâkadar olduğum dostlarımı ve kardeşlerimi ve hususi dünyamı, idamdan ve ademden ve hiçlikten ve zulümattan kurtarıyor. Ve ilmelyakîn katiyen bildim ki, Ölüm beni ahbabımdan ayırmıyor, belki yüzde doksandokuz ahbablarım bulunduğu güzel bir âleme götürüyor. Sonra buradaki ahbabım da ve müfarakatlarından müteellim olduğum dostlarım da oraya gelecekler. Benden sonra dünyada kaldıkları müddetçe bana hasenat kazandıracaklar. Ben onları yine göreceğim ve sair dünyevî güzel manzaralarını ve beni alâkadar eden hayatımın levhalarını, âlem-i misal sinemasında temaşa edeceğim. Hem izn-i Rahman ile bu dünyayı dahi berzahî bir göz ile daha ziyade seyredebilirim diye sarsılmaz bir kanaat geldi. Ben de mümkün olsaydı hususi dünyamdaki bütün mevcudatın dilleriyle اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ الْإِيمَانِ وَالْقُرْآنِİman ve Kuran nimeti için Allah'a hamdolsun” diyecektim. Hem onlar adedince, tasavvuren ve niyeten ve fikren “Elhamdülillah” dedim.

Sonra o halde iken ehl-i dalaletin ölüm hengâmında ve ihtiyarlığındaki pek çok dehşetli elemlerini ve teessüflerini ve çok hazîn firak acılarını düşündüm. İman ne derece zîşuur insanlara lüzumlu ve herşeyden ziyade zarurî ve her ihtiyacın fevkinde beşeriyete kati bir hâcet, bir madde-i hayat ve beşeriyet için bütün nimetlerin menbaı bir medar-ı saadet olduğunu, ilmelyakîn, belki aynelyakîn gördüm. Her ne ise.

Kardeşlerim, beni çok merak etmeyiniz. Hastalığın tehlikesi geçti, hafifleşiyor. Yalnız dimağıma ve başıma tesiri var, çok uğultu veriyor, başım dönüyor. Fakat hadsiz şükür olsun ki; maddî, manevi vazifeme devam edebilirim, kendi kendimi idare edebilirim.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Umumunuza binler selâm. Duanızdan daima istifade eden kardeşiniz ve size müştak ve hizmetinizden gayet memnun ve minnettar,

Said Nursî

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.265