Emirdağ-I 288: Şeyh Ziyaeddin Efendi, âlem-i nura irtihal eyledi (Mehmed Feyzi)

Altı-yedi sene kemal-i sadâkatle bana ve Risale-i Nur’un kitabetine hakikatli hizmet eden Kastamonu Hüsrev’i Mehmed Feyzi’nin mektubu, şahsıma ait kısmı, haddimden pek çok ziyade makam vermesi gerçi mesleğime muhaliftir. Fakat onun o hüsn-ü zanları hakkımda bir makbul duadır diye ilişmedim. Onun gibi dikkatli, Nur’un serkâtibinin yazısına ilişmemeli diye aynen Lâhika’ya girmesini kabul ettim. Said

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, üzerinize olsun.”

Çok sevgili, müşfik Üstadım Efendim Hazretleri!

Mübarek leyâli-i aşerenizi, hem kudsî bayramınızı, hem Risale-i Nur’un tenvirini tebrik ve başta sevgili Üstadım olarak umum Risale-i Nur şakirdleri ve bütün ehl-i iman hakkında bu mübarek leyâli ve eyyamın müjdeli, beşaretli ve sürurlu olmasını Cenab-ı Erhamürrâhimîn’den niyaz ve istirham eder, sevgili Üstadımızın hayra yükselen nurlu mübarek ellerinden öper, külliyet kesbetmiş makbul dualarını bekler ve en derin hürmetlerimizi takdim ederiz.

Bu defa yine sevgili Üstadım, şakirdlerinizin hüsn-ü zanlarını kırıyorsunuz ve "şahsıma fazla kıymet vermeyiniz" buyuruyorsunuz. Elbette bu hal, kemal-i tevazu ve kudsiyetinize delalet ediyor. Fakat sevgili Üstadım, Sizin suretiniz inayet-i Hak’la aynı hakikat, şahsınız aynı şahs-ı manevi olmuş. Cenab-ı Hak sizi ism-i a’zamın tecellisine mazhar,

اَفَمَنْ شَرَحَ اللّٰهُ صَدْرَهُ لِلْإِسْلاَمِ فَهُوَ عَلٰى نُورٍ مِنْ رَبِّهِ

“Allah kimin gönlünü İslâm’a açmışsa o, rabbinden gelen bir aydınlık içinde olmaz mı?” (Zümer 39/22)

âyetinin sırrına nâil buyurup, mübarek kalbinize öyle hârika bir kudsiyet ve hikmet, sadrınıza öyle bir inşirah ve vüs’at ihsan eylemiş ki, işte o mesut sadr-ı vâsiin sema-yı manevîsi olan ulvî kalbinizde külliyat-i Nur’da Risale-i Nur’un Sözler’i namını alan ve herbiri gayet hârika birer iman-ı tahkikî hüccetleri olan otuzüç aded “Siracu’n-Nur”, hem Risale-i Nur’un Mektubat’ı nâmını alan ve herbiri birer burhan-ı vahdaniyet ve risalet olan otuzüç aded “Mesabihu’n-Nur”, hem Risale-i Nur Lemalar'ı namını alan ve nur-u hidayet caddelerini gösteren “Lemaâtu’n-Nur”, hem Risale-i Nur’un Şualar’ı namını alan ve nur-u marifet ve rahmet-i İlahî dürbünleri olan “Şuaâtu’n-Nur” kalbinizden tulû ve zuhur bulmuş, izn-i Hak’la ulü’l-ebsara tarîk-ı hidayeti gösteriyor.

اَللّٰهُمَّ لاَ مَانِعَ لِمَا اَعْطَيْتَ وَلاَ مُعْطِىَ لِمَا مَنَعْتَ

“Yâ İlahî! Verdiğine mani olacak, mani olduğuna da verecek kimse yoktur.”

Sevgili Üstadım! İşte şakirdleriniz hüsn-ü zanlarındaki ifrat, bu hakikati gâh Risale-i Nur’un nur-u hidayet ve nur-u tevfik ve nurlu tevafuk mesabihleriyle ziynetli sema-yı manevisi olan nurlu sahifelerinde, gâh sevgili Üstadımızın nur-u ilm-i hakikat ve nur-u hikmetle münevver, mesut sîmasında yine Risale-i Nur’dan açılan dîde-i nur-u iman ve çeşm-i basiretle temaşalarından hasıl olan pür-safa-yı kalbî ve müteşekkirane ve takdirkârane ve istihsankârane ve minnettarane silsile-i tefekkürattan neşet eden bir sürur-u ruhaniyetin temessül ve tecessüm etmiş birer meyvesi ve suretidir.

Çok defadır alâkadarane merakla sorduğunuz muhterem, fâzıl, merhum Şeyh Ziyaeddin Efendi, âlem-i Nur’a irtihal eyledi. Cenab-ı Hak başta sevgili Üstadımız olarak bütün Nurcuları hizmet-i kudsiye-i Nuriyede daim buyursun, âmin. Hakikaten bu mübarek zât, âhir ömrüne kadar burada bütün ulema ve meşayih ve eşraf içinde Risale-i Nur’a ve sevgili Üstadımıza karşı ciddi alâkadarlığını göstermekten geri kalmazdı. Hattâ bir bayramda ziyaretine gitmiştik. Cemaat huzurunda;

Ne gam, ümmet-i Muhammed aleyhissalâtu vesselama ki, Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselam gibi şefi’leri ola!

Ne korku, denizin dalgasından ol kimseye ki, Nuh Aleyhisselam gemici ola!

Ne hüzün, ne keder sizlere ki, Bediüzzaman gibi müdâfiiniz, Said Nursî Hazretleri gibi üstadınız ola!

diyerek Sa’di-i Şirazî’nin;

چِه غَمْ دِيوَارِ اُمَّتْ رَاكِه بَاشَدْ چُونْ تُو پُشْتِيبَانْ

چِه بَاكْ اَزْ مَوْجِ بَحْرْ آنْ رَاكِه بَاشَدْ نُوحْ كَشْتِيبَانْ

“(Yâ Muhammed!) Senin gibi istinad duvarı olan ümmetin gam ve endişesi kalır mı? Kaptanı Nuh (a.s.) olan bir geminin, denizlerin dalgalarından korkusu kalır mı?”

beyitlerini okuyup Üstadımızı hürmetle yâdeylemiştir.

رَحْمَةُ اللّٰهِ تَعَالٰى عَلَيْهِ رَحْمَةً وَاسِعَةً

“Allah'ın rahmeti, geniş bir rahmet şeklinde onun üzerine olsun.”

اَللّٰهُمَّ نَوِّرْ قَبْرَهُ بِنُورِ حَقَائِقِ رِسَالَةِ النُّورِ، آمِينَ

“Yâ İlahî! Onun kabrini Risale-i Nur hakikatlerinin nuruyla nurlandır, âmin.”

Mehmed Feyzi

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.297