Emirdağ-I 285: İnebolu Nurcuları hakkında kısa bir tarifedir (Ali Osman)

Küçük Isparta şakirtlerinin Nur hizmetindeki gayretlerini tarif eden bu mektup kısmen Lahika'ya girsin.

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ حَمْدًا بِعَدَدِ ذَرَّاتِ الْكَائِنَاتِ

“Kâinatın zerreleri adedince hamd ederek, Allah Teâlâ’nın selamı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.”

Bab-ı nur, çok aziz, çok müşfik Üstadım Efendim! Çok büyük ümitle kabulünü zannettiğim mektubumdur.

İki cihanın direği, maden-i aslîsi olan yüce Peygamberimize (a.s.m.) ilk vahiy geldiği sıralarda imiş. Namus-u Ekber, Cibril-i Emin (a.s.) kendisine "Vahiy tebliğ et" emr-i İlahîyi tebliğ edince, malum olan Sıddık-ı A'zam Ebubekir Radıyallahuanh'a rast gelip, ilk teklifte hemen kabul edip kelime-i tevhidi şehadet ve telaffuzuyla daha da emri olup olmadığını sorması, bütün dünyayı mahvdan kurtulmasına, Peygamberlerden sonra inananların başı olan Sıddık-ı A'zam, bu azim yükü sırtına almış ve genişledikçe yük de hafiflemiş.

Teşbihte hata olmasın, siz Üstadımız, Hüsrev kardeşimize ve ağabeyimize hitaben neşir ve beyanınızda "Benim en ağır yükümü çekenler sizsiniz" diyorsunuz. Evet Risale-i Nur'un her devrede, her mıntıkada Hüsrev'i ve Hüsrevleri ve bilhassa Santralci ve Meyveci Hüsrev'i olmasaydı, mahv idik. Tam fena ve felaket ve helaket başımıza çökecekti. Şüphesiz buna şimdi etrafımda bulunan bütün eşyayı görebildiğim kadar inanıyorum.

***

Kalbime gelen ve tazyik eden birkaç satır şiirle konuşmak isterim.

Ey şah-ı câvidan Risale-i Nur, Ey cinân-ı ekvânu'n-Nur

Ey hars-ı sünbül, zümrüd ve yakut-u bostanu'n-Nur

Ey Hâlık'ın dû-cihanda esrarı ve aşikârı Nur

Ey bütün kevn ü mekânın, sayısız zîhayatın

Nuru, ruhu, hayatı, bağı, bostanı olan Risale-i Nur.

Bu avare gönlümü refik-i a’lâya

Çeken kimdir acep cemil Mevlâ’ya

Bakın aşık olmuş urûc eden semaya

Bakın gülüyor, doğdu mağribden dünyaya.

Beynennevm ve'l-yakaza ey Nur dehası

Ben gördüm seni arş önünde safası

Kalemle çiziyordun Nur davası

Bî-tahammül seyre aynım muamması.

Gün gibi doğdun bize âlemi nur ettin

Ey Risalet-i Nur küfrü, zulmeti cihandan dûr ettin

Râh-ı Hüdâ’da abd-i zelili mesrur ettin

Sönmez nurunla madum kalpleri ihya ettin.

Yandın ve yakıldın, nice yıl kandırdın nura bizi

Sabrınla asırlar boyunca eyledin kalbe sızı

Beşaret işaretle refik-i a’lâya evc ettin bizi.

Her nesne bize birer dost Mâlik-ül Mülk’ten

Her ses bir sadâ-yı Kuran'dır, bu alınmaz bizden.

***

İnebolu Nurcuları hakkında kısa bir tarifedir

Birincisi: Üstadından ve nurundan mün’akis, her an bir sultan bir küheylan, vakar-ı azametinden gezerken sokakta titrer zemin, gürler melekler heybetinden, çarpar kalbim görünce köşeden, der için için: “Nazif geliyor.” Bütün gözler ona dikilmiş, kimi beğenmez temerrüdünden, kimi bakamaz yüzüne utancından, kimi kalbinden âşık, havf-ı halktan hakkı izhar edemez. Nurcu kalbinde tık-tak sanki huzur-u Üstad’da, buyurun lütfen oturalım, Üstad hesabına cevab, sağol teşekkür ederim. Bazen peki muvafık, haydi oturalım. Bil ki gönüller mesrur o anda, melekler bile tebessümde, nâciz kalemim nasıl tarif etsin? Siyasetten bahiste bir fısıltı: “Biz Nazif’i siyasetçi diyorduk. Şimdi anladık ki onlar Nurcu imişler.”

Evet Ahmed Nazif Çelebi, maddi manevi memleketi kurtarmak külfetini tek başına bile sırtına aldığı zaman aleyhinde yapılan zalimane en fena telakkilerin vakarını bozmayan bu kardeşin imanî hizmetine âlem-i İslam minnettardır.

İkincisi: Zeki ve tahsilli olup bütün bilgisini ve zekâsını Risale-i Nur’dan tahsil eden çok gayretle çalışan, Risale-i Nur’u şarkta garbda yayan, Amerika misyonerlerine yani Amerika kıtasına Risale-i Nur’u tanıttıran, tam müslümanca neşriyat yapan bir mecmuacı, şair Necib Fazıl ile Risale-i Nur’un arasını bularak sâbık çekingenliği ortadan kaldırıp Asâ-yı Musa mecmuasını vererek remzen parça parça intişarına sebep olan ve gerek tab, gerek Risale-i Nur’un umumi-hususi çok mühim işlerinde baş rolü alan ve çalışan Abdurrahman Salahaddin.

Üçüncü: Zahirde küçük boyuyla, mana dolu lisanıyla, pek temiz anadan doğma kirlenmemiş hergün tezayüd eden güzel huyuyla Risaledeki gayret ve ibret nümunesi, çok takdire değer gidişatıyla, mantık ve bilgi dolu hitabıyla, İnebolu Risale-i Nur talebelerinin topluluk ve tesanüd timsaliyle ve hanesini bizzat bütün talebeye açık bir medrese-i Nuriye vaziyetine getirmesiyle memleketimizi temsilde çok ileri giden, hakikaten şerefli ve çok çalışkan kardeşimiz Küçük İbrahim.

Dördüncüsü: Risale-i Nur’a intisabıyla gençliğinin ilk sarhoşluklarından çabuk ayılan ve ciddi, sarsılmaz zühd ve takvasıyla ve çalışmasıyla Nur’u tarif ve tavsif te hoş sohbetiyle güzel yazı tashihi ve mahremiyetle maddi ve manevi Nur’a hizmeti kati ve çok ciddi vakar ve haysiyet-i takdirkârlığıyla temiz bir nâsiye-i irfan haline gelen, ikinci mübarek Zekeriya olan Mehmed bin Salih.

Beşinci: Sevgili Üstadımızın şifalı nazarlarıyla Nur’un tedavisine mazhar olmuş, gençliğini bu suretle sefahetin elinden kurtarmış, ümmi olduğu halde tereddüdsüz teslimiyetiyle Nur hesabına gülcülüğü ve iki evsafı birleştirmesiyle Isparta’nın güzel yazılı Nurlarını yüzlerce lira sarfından çekinmeyerek memleketimizde intişar ettirip burayı tam gayrete getirmesiyle, kuvve-i hâfıza ve nâtıkasının dürüstlüğü sebebiyle Nur hakikatlerini arzu edenlere kâtiplerin ekserinden daha iyi izah etmesiyle, evini, güzel bahçesini Nur dershanesi haline getirmesiyle, hoş sohbetiyle Risale-i Nur’un haysiyet ve azametini göstermekte çok iyi tanıyan kardeşimiz Gülcü Hüseyin.

Altıncı: Süfli bir hayatla otuzbeş yaşını harcayıp istikbalinden korkarak Risale-i Nur kucağına atlayan, ümmi denecek derecede yazıda noksan olduğu halde, Hâfız Mustafa kardeşimiz İnebolu’ya geldiği zaman elinden tutup keramet-i Nuriyeyi bizzat bu kardeşlerimize gösteren, ondan sonra buranın en güzel kalemini kullanan, Risale-i Nur’a derin bağlılığıyla tanınan, Nur cadde-i kübrasına girdiğinden dolayı çok büyük sefahet, felâket çukurundan kurtulduğundan çok sevinç ve neşeli olan, gerek maddi, gerek manevi Nurlara yardımda zevk duyarak çalışan ve içimizde çok sevilen kardeşimiz Nalbant Ahmed.

Yedinci: Risale-i Nur talebelerinin ramazanda tevkifi sırasında Isparta’dan getirtmiş olduğu kitapların içinde "Hücumat-ı Sitte ve Beşinci Şua gibi risaleler sende var” diye pestil gibi gece sabaha kadar döğülüp yine sabrederek birçok zorlukların önüne geçilmesine sebep olan, günlerce ızdırabını çektiği halde zerre kadar şikayet etmeyen, Risale-i Nur’a talebe olmadan evvelki gaflet, Nur’u elde etmek suretiyle hasenata tebdilinden daima şükran, intişarında gerek yazı ve gerek maddi feragatta gayret gösteren kardeşimiz Semerci Dursun.

Sekizinci: Sevgili Üstadının elini öpmesiyle ve kaleme sarılıp Nurları yazmaya başlamasıyla hayret verici bir değişikliğiyle son derece çalışan, son zamanlarda kendi yazısını çok güzel saymadığı için Sâlih kardeşimizle beraber tashihçilikte çok ileri iş gören, Risale-i Nur’a açıktan açığa dil uzatanlara karşı şahin bakışıyla onları susturan, feragat ve gayretiyle ittihad ve teşebbüste kuvvetli teslimiyet ve hayırhahlığıyla anılan ve sevilen kardeşimiz Büyük İbrahim.

Dokuzuncu: Genç bir şahsiyet olduğu halde ihlası sebebiyle Risale-i Nur’un mütenevvi keramet ve güneş gibi hakikatleriyle bütün köyünün önce ileri gelenlerini fenalıklardan, şimdi de küçük-büyük ahalinin kısm-ı a’zamını Risale-i Nur dairesine sokmaya muvaffak olan, bütün sene köyünün çocuklarına Kuran dersi vermek ve bilhassa Risale-i Nur’un yazısında çok gayret gösteren, bütün köyünü olduğu gibi, hatta civar köylere de yardımda tesir gösteren ve onları da Risale-i Nur’a teşvik ederek ıslahına sebep olan mütevazi, mükerrem, takva ve hüsn-ü ahlaka sahip olmak güzelliğine mazhar olan, köyünün birçok çocuklarına Risale-i Nur derslerini bizzat çalıştıran, vaaz ve hutbesini Risale-i Nur’dan aldığı ilhamla söylediğini her an ilan eden Urze köyü hatibi Molla Rıfat.

Onuncu: Güzel yazısıyla bütün talebelerin başkalarına yazdırmak hissini duyanların yazı işlerini sırtına alan, yirmidört saatte birkaç saatçiğini yemek, uyku gibi zaruri işlerinden mâada bütün gününü yazı yazmakla Risale-i Nur’un gölgesinde hak, diyanet ve takvaya ve kendine mahsus ehl-i kalb olmuş Nur yazıcısı ve kâtibi ünvanına bihakkın liyakat gösteren İzzet.

Onbirinci: Risale-i Nur’u ilk okuyuşta âşıkı olan ve gözyaşlarıyla Kuran kalemini ıslatan, köyünde tek oldukları halde ehl-i ilhadın en ateşli zamanlarında bile iman ve Kuran derslerine çalışan ve köyünün çocuklarını çalıştıran Ömer Ağa.

Onikinci: Kardeşi Büyük Ruhlu Küçük İbrahim kardeşimizin tavsiye ve gayretiyle çok kalın ve pas ve gaflet ve sefahet çukurundan Risale-i Nur’un ışığı sayesinde kurtulan, az zamanda çok çalışan, umuma çok, her cihette yardım eden kardeşimiz İsmail.

Risale-i Nur’a sevgisi, çalışkanlığı, bağlılığıyla, güzel yazısıyla, teşvik ve tergibiyle sevilen Molla Ahmed, Ömer Lütfi, Mübarek Zekeriya, Dabağçı İsmail, Ali Osman ve daha çok büyük-küçük kardeşler var. Risale-i Nur hesabına isimlerini vermek isterim.

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.287