Emirdağ-I 247: Zülfikar'ın tabedilmesi münasebetiyle üç esas

- Çok ehemmiyetlidir -

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Risale-i Nur’un makine ile ve şimdi umumi bir intibahla ve merkezdeki ehl-i vukufun takdiriyle dairesi tam genişlenmesinden elbette her nevi ehl-i ilim dikkatle bakacaklar. Onların içlerinde bid’alar taraftarı ve enaniyetli ve müşkilpesend ve tenkitçi kısımları itiraza çalışacaklar. Şimdi sizler "üç esası" onlara karşı umumi bir cevap yaparsınız.

Birinci Esas: Şimdi insanlarda kim var ki kusuru bulunmasın. Madem hasenat eğer seyyiata racih gelse, affedilir. Elbette bu kadar ağır şerait altında, göz önünde bu fevkalade hizmet-i imaniye ile yüzbinler biçareleri şüphelerden kurtarmak öyle bir hasenedir ki, binler kusuratı affettirir.

İkinci Esas: Dersiniz ki: Kardeşimiz Said yarım ümmi, yazısı noksan, çabuk yazamıyor. Bu yirmi sene gurbette ekser münzevi ve tecrid içinde durmaya mecbur olmasıyla, elbette bazı sehivler ve kusurlar bulunabilir. Hatta iki üç gün içinde yalnız on iki saatte telif edilen zeyilsiz Mucizat-ı Ahmediye’nin (A.S.M) ahirinde demiş: "Hadislerin ve ravilerin beyanında hatam varsa tashihini rica ediyorum" diye ilan ettiği halde müstensihlerin sehivleri müstesna olarak, şimdiye kadar yalnız (16) (61) bu iki rakamda elif sehven takdim edilip on altı, altmış bir’e çevrildiğini bir Amerikalı misyoner İncil-i Yuhanna’da göstermiş. Hem ehemmiyetli sebeplere binaen bir kısım risaleler çok süratli yazılmış. Hatta on dakikada ve bir saatte ve altı saatte ehemmiyetli risaleler, hatta kâtiplerin tasdikiyle üç dört gün zarfında zeyilsiz Mucizât-ı Kuraniye yirmi dört saat zarfında telif edilmiş. Elbette bazı sehivler bulunabilir ve hiçbir cihetle kusur sayılmaz. Hem müstensihlerin çoğu Arabi okumadıklarından onların dahi sehivleri bulunur ve müellifine isnad edilir. Çünkü bütün nüshaları o görmüyor. Ve bütününü kendisi tashih etmek kabil değildir. Madem şimdi ehl-i ilim ve hocalar daireye giriyorlar, bu büyük hayırlı tashihe yardım etmek onlara borçtur.

Üçüncü Esas: Muteriz ve hodfuruşlar diyebilirler ve derler ki: "Risale-i Nur’da nurların keramatından ve fevkaladeliğinden ve pek çok kıymettarlığından bahseden çok fıkralar var. Bir insan faziletini izhar etse bir gösteriş olur, makbul değil" diye tenkit ettikleri zaman dersiniz ki; Ankara ehl-i vukufunun bu noktadaki hafif ve tasdikkârane tenkitlerine Said’in verdiği ve onlar dahi kabul ettikleri cevabın hulasası şudur: Risale-i Nur muhafazasına çalıştığı hakikata bu memleket ve Âlem-i İslam çok alâkadar ve muhtaç olmasından, biçare müellifine binler yardımcı ve kâtipler ve resmî teşvikler ve muavenetler lazım olduğu halde, bilakis gayet insafsızca aleyhinde propagandalara ve kardeşlerinin kuvve-i maneviyelerini kıracak zâlimane tedbirlere karşı elbette Risale-i Nur’un kıymetini ve kerametlerini beyan etmek vaciptir ve elzemdir. Bir tek aciz adam binler zâlimlerin maddi hücumlarına karşı zayıf arkadaşlarını kaçmaktan kurtarmak niyetiyle ikramat-ı İlâhiye ve inâyât-ı Rabbâniyeyi izhar etmek, değil bir kusur, belki büyük bir maslahattır.

Her neyse, siz bu esasları ya aynen veya tadilen veya tafsilen makine ile tabettiğiniz mecmuaların münasip bir yerinde derc edebilirsiniz. (Haşiye) Umumunuza selâm ve leyle-i kadrinizi tebrik ederiz.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Duanızdan çok istifade eden kardeşiniz

Said Nursî

Hâşiye: Zekâi’nin bana Asâ-yı Musa’yı yazması ve Hüsrev’e mektuplar işinde yardımı, eski Zekâi’nin vazifesini tam yapıyor. Şimdi de bir Abdurrahman olduğunu ispat ediyor. Mustafa Osman’ın mektubu, kahraman Nazif gibi onun pek kuvvetli Nurculuğunu gösteriyor, mâşallah.

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.207

Zülfikar, Altınbaşak Neşriyat, s.3

Zülfikar, Tenvir Neşriyat, s.9