Emirdağ-II 793: Sözler’i kürtçeye tercüme etmek hatırımıza geldi (Urfa nur talebeleri)

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Sevgili seyyid-i senedimiz, şehinşah-ı ebedîmiz, Üstadımız Efendimiz Hazretleri!

Evvela: Hadd ü hasırdan efzûn-u bînihayet selam ve hudutsuz tahiyyelerimizi takdim eder, mübarek el ve ayaklarınızdan kemal-i hasretle öper, âcizâne hakirâne dualar eder... müstecab, makbul dualarınızı bu âciz talebelerinizin üstünden esirgememek sizin o âli himmetinizin fart-ı şefkatindendir.

Sâniyen: Biz gündüzleri kuşluk vakitlerinde masumları okutup Risale-i Nur’la ders veriyoruz. Ve her akşam mağrip namazından sonra yarım saat kadar birkaç kişi geliyorlar, beraber okuyup istifade ediyoruz. Her Pazar günleri dahi 15-20 kadar kardeşlerimizden geliyorlar, onlara bir saat tayin ettik. İnşallah bundan sonra medresemiz dolup taşacaktır. Feyz ve dua-yı maneviyenizi bekliyoruz. Diyarbakır gibi Urfa da yavaş yavaş uyanıyor. İnşallah az zaman sonra Urfa dahi sizin himmetinizle tam bir Diyarbakır olacak.

Sâlisen: Urfa’nın köylüleri ekser türkçe bilmediklerinden Risale-i Nur’dan istifade suretiyle birden dokuza kadar Sözleri kürtçeye tercüme etmeyi hatırımıza geldi. İkimizin fikri birleşti, Abdülkadir birden üçüncü Söz’e kadar yarı yorum kürtçeye çevirdi. Aziz Üstadımıza bera-yı malumat takdim ediyoruz. Dedik: “Eğer Üstadımız muvafık görüp tashih ederse biz de burada neşredeceğiz. Yoksa eğer kusur etmişsek kusurumuzun affını aziz Üstadımızdan niyaz ediyoruz.”

Râbian: Buranın bazı hocalarına ve şeyhlerine vermek üzere Abdülkadir’in yazdığı Risale-i Nurdan bazı mühim parçaları mecmua halinde Medresetüzzehra’nın Üstad-ı Aziz’ine hediye olarak arz ediyoruz, kabulünü rica ile yalvarıyoruz.

Hâmisen: Buraya gelen ve alakadar olan talebeler ve hocalar içinde olmakla beraber hadsiz selam ederler, ellerinizden öpüyorlar. Hususan buranın ulemalarından münzevi ve kurrâ ve hem Risale-i Nur’u tamamıyla anlayan ve çok alakadar olan Muhammed Hafız Efendi çok selam ile ellerinizden öper dualarınızı bekliyor.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Duanıza muhtaç talebeleriniz

Abdullah, Abdülkadir, Halil Çiriş

Hususi Arşiv, no.3181

Merhum Abdülkadir Badıllı, Hayat-ı Nuriyem adlı kitabının 85-86. sayfalarında, bu mektupta bahsi geçen “Kürtçe Tercüme” meselesi hakkında şöyle beyanda bulunmuştur:

1954 yılı ortalarında ben, Abdullah Yeğin ve Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyler, beraber Urfa Nur Medresesinde kalıyoruz. Abdullah Ağabey benim kürtçe bildiğimi ve Urfa’nın çok büyük bir kesiminin kürtçeyi konuştuğunu, medresemize gelenlerin bir çoğu türkçeyi iyi konuşamadıklarını bildiği ve gördüğü için, bana birkaç defa “Küçük Sözler’i kürtçeye tercüme et” diye istemişlerdi. Ben ise kürtçenin halk dilini, yani sokakta kahvehanelerde konuşulan dili biliyordum. Ama kürtçenin ilim ve edebiyat dilini tetkik etmediğim için bilmiyordum. Abdullah Ağabeyi kırmamak için bir tecrübe mahiyetinde üç dört gün uğraştım, Sözler’den Üçüncü Söz’e kadar Kuran harfleri ile bir tercüme yaptım. Abdullah Ağabey bu tercümeleri bir zarfa koyarak. “Abdulkadir tercüme etti” diyerek Üstadımıza gönderdi. Bir hafta sonra gelen cevapta, “Üstadımız Abdülkadir’in yazdıklarını okuyamadı” deniyordu.