Emirdağ-I 305: Mustafa Oruç'un bir mektubu

Tashihten sonra Lahika'ya girsin..

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Çok muhterem ve müşfik Üstadım Efendim Hazretleri! Kardeşim Ceylan’ın babasıyla göndermiş olduğunuz kıymetli mektubunuzu sonsuz sevinçler içinde aldım.

Çok sevgili ve müşfik Üstadım Hazretleri! Bu yüksek lütuflarınıza mazhar olduğumdan dolayı ne kadar memnun olduğumu tariften âcizim. Cenab-ı Hakk’ın bu ihsanına karşı ne kadar şükürler etsem yine azdır.

Âlicenap Üstadım Efendim! Sizin yine tesemmümden rahatsızlığınızı öğrenince çok üzüldüm. İnşallah buna cüret eden zındıkların elleri yakında kurur. Göndermiş olduğunuz Nur eczalarından Asâ-yı Musa’nın birisini mütalaa için mütekaid Hâkim Bey'e verdim, çok memnun oldular. Zaten siz Üstadımız İstanbul’da bulunduğunuz sıralarda kendilerini tanırlarmış. Size arz-ı hürmet ve selamları vardır. Vaiz Şeref Bey ise, yine siz Üstadımız İstanbul’da iken ziyaretinize gelir ve giderlermiş. Daha o zamandan talebeymişler. Ben kitaplar gelmeden önce, yanımda bulunan Meyve Risalesini takdim etmiştim. Şimdi de Zülfikar mecmuasını takdim edeceğim ve dediğiniz gibi Âyet-ül Kübra’nın sekizinci sahifesini de göstereceğim. Diğer kitaplar ise meraklı üniversiteli gençler tarafından okunuyorlar. Üniversite gençliğinin Risale-i Nur’a ekmek, su, hava, ziya gibi ihtiyacı vardır. İnşallah sevgili Üstadımız, iş’ar buyurduğunuz gibi, üniversite yakında Nur mektebi haline girecektir.

Zaten sevgili Üstadıma olan en derin sevgi ve samimi iştiyakımı izhar için faal bir hizmet istiyordum. Yaradan’a sonsuz şükür olsun ki, bunu pek geciktirmedi. Benim için dünya ve âhiret ezvakı, hakiki saadetim, Nurlara hizmetim nisbetindedir. Bu kudsî vazifeyi bütün kusur ve aczimle beraber bu hakikatlere olan fazla ihtiyacımdan dolayı siz müşfik Üstadımın âli himmetiyle Rabbimin büyük bir lütfu telakki ediyorum.

Sevgili ve müşfik Üstadım! Sizin nezaret ve ulvi himayeniz en sıkıntılı zamanlarımda imdadıma yetiştiği gibi, inşallah hizmet hususunda da müstecab olan dualarınızı bizden esirgemeyip lütfedersiniz. Zaten müşfik Üstadım, siz Kastamonu’da iken demiştiniz: “Mustafa, senin üzerinde babandan ziyade hakkım var.” Ben kısa fehmimle bir şey anlayamamıştım. Abdullah ile bana olan nasihatlarınız daha hâlâ eski tazeliğiyle kulaklarımda çınlıyor: “Hakka bir çok yollardan gidilebilir, fakat en kısa yol, doğru yol olan Risale-i Nur yoludur. Bizim için ayrılık yoktur, berzahta kabirde dahi beraberiz.” Âh ne büyük saadet, fakat duyabilmek!

Buna karşı ben de derim: Ey manevi babamız, ilimde Üstadımız! Demiştin ki, “Dünyada, berzahta, ukbâda biz daima beraberiz, inşallah ayrılmayız.” Bu kusurlu talebenizi inşallah bu beşaretten mahrum etmezsiniz.

Hem Yunus Emre gibi Nurlar yolunda derim:

Ne gam bunda bin kişi ölürsem, bunda ölüm olmaz ölmezem artık.

Yansın canım yansın aşkın oduna, boyandım rengine solmazam artık.

Beni irşad eden nur-u kâmildir, yapıştım eline dönmezem artık.

Çok sevgili Üstadım Efendim! Çok kusurlu olan bu âciz talebeniz her hususta dualarınıza muhtaç olduğum gibi, bilhassa Nurların neşrinde Nurlara yaraşacak bir tarzda bir üslubu ve söyleme ve duyurma kabiliyetini duanız berekâtıyla umuyorum. Çünkü çok sıkılgan ve tutuğum. Ve mektubuma son verirken el ve ayaklarınızdan öper, arz-ı hürmet eyler, sıhhat ve âfiyetleri Hak’tan dilerim sevgili Üstadım Efendim.

Çok kusurlu ve dualarınıza muhtaç

Mustafa Oruç

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.349