Emirdağ-I 304: Nazif, benim kendi hattımla, Zülfikar'ın başında bir parça yazımı istiyor

(Muharrem / 3)

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvelen: Kahraman Nazif'in ve hakikaten Nazif ruhunda ve sadakatinde kendi arkadaşlarının makine ile vesair cihette Nur'a hizmetleri, bu memleketi cidden minnettar edecek bir vaziyettedirler. Cenab-ı Hak onları muvaffak eylesin, âmin. Hususen makinelerinin mahsulatı hem ziynetli, hem açık, hem sıhhatli (Haşiye-1) olmasından, büyük bir muvaffakiyettir. Cenab-ı Hak Nazif'e çok Salahaddinler, İbrahimler vermiş.

Haşiye-1: Bu defaki yirmidört sahifede yalnız iki üç noktada خ ح olmuş, başka yok. Bir çok kelimesi noksan, mana anlaşılır; daha tamamına bakamadım.

Benim kendi hattımla, Zülfikar'ın başında bir parça yazımı istiyor. Gönderdiği yağlı dört sahifeyi kendi yazımla bu rahatsızlığım zamanımda bizzat yazamadığımdan, ben söyleyip benim daimi kâtibim yazsın. Bazı kelimeleri ben yazacağım.

Nazif kardeşimizin hem İstanbul, hem İnebolu Nurcularının namına bayram ve yeni sene teberrükü hesabına gönderdiği maddi üç nevi teberrükü aldım. Onların umumu namına âdetime muhalif olarak kabul ettim. Allah onlardan razı olsun, âmin. Onların hatırı için kaidemi kırdım. Ve manevi ve firdevsî olan Nur Zülfikar'ı ikinci Salahaddin olan Küçük İbrahim'in namına ve ekseriyet-i mutlakası Sözler'i gayet güzel bir surette yazan ve Nazif sadakatinde ve alâkasında bulunan kardeşimiz Mustafa Osman'ın umum Safranbolu Nurcuları namına gönderilen iki mecmuayı da beraber aldık. Cenab-ı Hak Zülfikar'ın ve o iki mecmuanın harfleri adedince onların, İbrahim ve Mustafa ve İzzet ve refikalarının ve yardımcılarının defter-i a'maline hasenatlar yazsın ve her harfine mukabil yüz rahmet eylesin, âmin.

Hakikaten Mustafa Osman, ehemmiyetli ve çok gayretli iki cenah buldu. Nazif'in Salahaddin'i ve İbrahim'i gibi; muallim Ahmed Fuad'ı ve dâr-ül fünundaki Mustafa Oruc'u bulmuş; o iki cenahla, inşallah Nur hizmetinde çok iş görecek. Hatta Mustafa Oruç'la Muallim Ahmed Fuad gibi zâtların bu sırada tesirli bir surette hizmet-i Nuriyeye geçmeleri, Denizli kahramanı Hasan Feyzi'nin vefat acısını bir derece izale ediyorlar. Küçük İbrahim, Nazif'e ikinci bir Salahaddin hükmüne geçip çoluk çocuğuyla, kardeşiyle ve refikasıyla Nur'a ve makineye pek ciddi çalışması, mektubunda namları bulunan Salih ve Gülcü Hüseyin (Haşiye-2) ve Osman ve Zühdü ve İzzet ve Ömer ve sair oradaki Nurcuların sebatkârane, sarsılmadan Nur hizmetinde terakki etmeleri bizleri çok mesrur ettikleri gibi; bu memleketi de ileride çok minnettar edecekler. Mâşallah İnebolu, küçük bir Isparta ve tam bir medrese-i Nuriye olduğunu isbat ettiler.

Haşiye-2: Merhume validesi Hasibe dualara girmiş. Nurcu mahdumunun yüzünden sevaplar, hayır dualar kazanıyor.

Sâniyen: Nurs köyü ve Nursî lakabımla ve Nurlarla münasebettar üniversite mektebinin pek gayretli bir Nurcusu ve bir Abdurrahman ve bir Salahaddin kabiliyetinde Mustafa Oruc'a evvelce eski harfle gönderdiğimiz mecmualardan sonra, yeni harfle sekiz dokuz parçayı da, onun istemesi ve “Üniversite talebeleri çok muhtaç ve müştaktır” demesi üzerine gönderdik. Fakat o genç şakirdin tecrübesi az olmasından, Nurların himayesine kâfi gelmediğinden ve layık ellere vermek ve muattal kalmamak için, Nur şakirdleri hususen İstanbul'a yakın olan veya uğrayan veyahut İstanbul'un içinde bulunanlar, Nur'un neşir ve himayesinde ona yardım etmek lâzımdır.

Sâlisen: Denizli'nin bir manevi kahramanı merhum Hasan Feyzi'nin (r.h.) Isparta kahramanı merhum Hâfız Ali'nin (r.h.) yanına gitmesi gerçi bizi çok müteessir ediyor, fakat onun gayet has bir talebesi ve Nur'un hâlis bir şakirdi sıddık Muharrem'in dediği gibi deriz: O, bir cihette ölmemiş; belki vazifesini acele bitirmiş, âlem-i berzaha istirahat için gitmiş, terhis edilmiş. Hâfız Ali ile beraber, manen, şefaatleriyle ve bıraktıkları tesirli Nur hakkındaki eserleriyle yardım ediyorlar; yine manen Nur'a çalışıyorlar. Elbette manevi şehid hükmünde olmalarından, Meyve'nin Onbirinci Meselesindeki İlm-i Nahiv talebesinin kendini medresede bildiği gibi; Hâfız Ali ile Nur hakikatlarının müzakeresi ve vefat eden Nurcuların dairesinde meşgul olmalarını, merhamet-i İlahiyeden kuvvetle ümidvarız. İnşallah Cenab-ı Hak onun vazifesini dünyada gördürecek Nur dairesinde çok Hasan Feyzileri yetiştirecek. (Haşiye-3)

Haşiye-3: Bu merhum kardeşimizin Nur'a ait müteaddid vazifelerini tamamen görecek ve şakirdlerin tensibiyle ve meşveretiyle intihab edilecek bir yeni kahraman bulununcaya kadar, o vazifeleri taksim-ül a'mal suretinde herbir şakird bir vazifesini yapmaya başlasın. Demirbaş Ali Osman, bu vazife Isparta'da sana düştü. Hem oradaki kardeşlerin meşveretiyle, onun yeri boş kalmamak için Nur'la onun gibi çok alâkadar birisi, şimdilik Denizli Hüsrev'i vaziyetini alsın. Ona hediye ettiğim takkeyi muhafaza etsin, tâ hakiki sahip çıkasıya kadar.

Yalnız o mübarek kardeşimiz, benim gibi resmî ilaçlardan çekinmediği için bir sehivdir. Ben ondan ziyade ızdırabda iken, “Nurcuların duası yeter” diye maddi ilaçları aramadım ve hastalık hakkında kimsenin fikrini alıp evham etmedim. O merhum kardeşimiz, bu noktada bana muvafakata muvaffak olamamış. Nurlar hakkında parlak fıkralarında, bu biçare kardeşine kendini kurban etmeye söz verdiğinden ve Nur vazifesini acele yapmasıyla istirahat âlemine gitti. Ben hem onun akrabasını, hem Muharrem gibi kıymetli, ciddi talebelerini ve Denizli ve civarı Nurcularını tekrar taziye edip, bizler gibi onlar da o merhumu hasenatlarına hissedar ederek hasenat cihetinde ölmemiş gibi, defter-i hasenatına haseneler yazdırsınlar diyerek umum onlara binler selam ve ona binler rahmet deriz.

Râbian: Bir zaman bin kalemle Nurlara çalışan Sava kahramanlarından ve Nur'un ehemmiyetli şakirdlerinden Mustafa Yıldız'ın hüdhüd-misal kuşu Hüdhüd-ü Süleymanî nevinde Nur işleri hakkında hârika vaziyetleri göstermek acib değil, çok emsali var. Kuşların Nurlarla alâkadarlıkları, çok hadiselerle tahakkuk etmiş.

Hapishanede, hakikaten şahsıma ve Nurcuların ittihadına ve mahpusların Nurcularla tevafukuna unutulmayacak derecede Hilmi ile hizmet eden ve memleketinde hapisten evvel ve sonra kahramanane çalışan ve ismine tam mutabık Sadık Bey'in, akrabasıyla, validesiyle tebrikine ve benim namıma orada kurban kestiğine mukabil, bin bârekâllah ve mâşallah deriz. Ve onunla Risale-i Nur'a hem talebe ve bize selam gönderen Salih oğlu Osman'a hem selam ederiz, hem Nur dairesinde kabul edildi deriz.

Hâmisen: Herhalde Birinci Nükte-i Kenziye’de iki yerde lâ’nın (لا) yerinde lâm’ın (ل) sehven yazılması tashih edilmemiş. Makine mahsulatında münasip gördüğünüz zaman tashih edilsin. Bahane arayan itirazcılar, bu sehivden bulantı verebilirler. Nazif’in Zülfikar başında, Zülfikar kılıcının suretini güzel yapmış, bize göndermiş, biz de size bir adedini gönderiyoruz. Hem Mustafa Oruç’un, hem Hasan Feyzi’nin fıkrası Lâhika’ya geçmek için beraberdir. Nazif'in gönderdiği yağlı dört sahifeye başta Nur’un mahkeme tarafından serbestiyetine dair bir fıkra ve felsefe hakkındaki iki kısma dair fıkra ve muterizlere karşı üç esas fıkrası ve bu mecmua büyük bir bahçedir, her adam her meyvesini elde edemezse de ne kadar edebilse kârdır, ilââhir fıkrası yazılacaktır.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Umumunuza binler selam ve muvaffakiyetlerinize ve selametinize binler dua ve dualarınıza muhtaç ve dualarınızdan daima istifade eden kardeşiniz, hasta fakat tehlikesini geçiren

Said Nursî

Kahraman Nazif’in Zülfikar’la beraber Asâ-yı Musa’yı yeni hurufla güzelce yazması çok isabettir. Hakikaten gençlere, hususen İstanbul dâr-ül fünununa çok lüzumu var. Bu defa üç sahifeyi nümune için bize göndermiş.

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.343

Emirdağ Lahikası I, Envar Neşriyat, s.187

Emirdağ Lahikası I, Tenvir Neşriyat, s.176