Emirdağ-I 302: Eğer emr-i Hak vâki olsa ölsem, benim intikamımı aramayınız

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Sakın hiç müteessir olmayınız. Hastalığımın mahiyetini size beyan etmek lâzım geliyor. Bundan, ziyade müteessir olanlara da göstermeyiniz. Hem de hiç merak etmeyiniz. Çünkü bütün ağır elemlerime ve gaddarların dehşetli desiselerine ve sıkıntılı hastalığıma, hatta ölümümü tâcil eden ağır belalara, musibetlere karşı Nur şakirdlerinin kesretli makbul duaları bana kâfi geldiğini katiyyen kanaatim gelmiştir. Ben sizi müteessir etmek için bu mektubu yazmıyorum, belki manen bir sevinç içindir.

Evvela: Şimdi bir hâletimi size beyan etmek için sinir hassasiyetiyle ve bu defaki tesemmümün doğrudan doğruya dimağıma ilişmesi ve damarlarımı sarsmasıyla iki hâletimi beyan ediyorum:

Birincisi: Öyle bir nisyan, bir unutkanlık bu tesemmümden gelmiş ki; kendi abdest, yemek gibi şahsi işlerimi çok zorla görebilirim. Bir kaşık veya bir kabı almak için kapıyı açıyorum, unutuyorum. Bu halden dehşet aldığım halde Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, Risale-i Nur’a temas eden hallerde ve evradlarımda o acib nisyan şimdilik gelmedi.

İkinci hal: Pek garip bir hiddet ve teessür o zehirden bana ârız olmuş ki; sinek kanadı kadar bir ârıza beni müteessir edip hiddete getiriyor. Biçare bana hizmet eden saf ve sadık hizmetçiler de o lüzumsuz hiddetlerden azap çekiyorlar. Uzun zamanlardaki iki Süleyman’ın hiç beni hiddete getirmeyerek hizmet ettiklerini çok hasretlerle onları ve o zamanları tahattur ediyorum. Şimdi tahakkuk etti ki, bana suikast edenler iki noktayı hedef etmişler ki, ona göre zehirli maddeleri bulmuşlar.

Birinci Nokta: Dimağıma zarar verip tâ Nurlara hizmetim olmasın. Bedbahtlar bilmiyorlar ki, binler Nur sahipleri ve yüzer Nur mecmuaları benim bedelime binler derece ziyade o vazifeyi görüyorlar.

İkinci Nokta: Sabır ve tahammülümü kırmak, hiddetimden istifade etmek, bir mesele çıkarmak, hakikaten ihsan-ı İlahî ile hârika bir sabır ve tahammül olmasaydı, tahammül edilmezdi. Fakat o bedbahtlar bilmiyorlar ki, yüz başım ve yüzer haysiyetlerim ve şereflerim ve rahatlarım ve hayatlarım olsa, Risale-i Nur’un selametine kemal-i sürur ile terkediyorum. Fakat bazı resmî adamlar bütün bütün kanun haricinde garazkârane ve sinirlerime kasden ilişmeleri çok ağır olur. İnşallah onlara karşı sabrın güzel neticesi bütün o elemleri izale edecek, hayırlara çevirecek.

Sâniyen: Bu defaki suikast gizli düşmanlara müsaadekâr ve teşvikçi bazı resmî memurlardan öyle bir hiddet geldi ki, "tahammül edemiyorum" diye telaş ettim. Birden “Cennet ucuz değil ve Cehennem lüzumsuz değil” hatıra geldi, hiddet gitti. Çok şükür ki bu vakitte o herifler yanıma gelmiyorlar. Yoksa belki tahammül edemezdim. Aradıkları ve bulamadıkları mesele çıkacaktı. Zaten bu üç seneden beri bütün maksadları benim hakkımda beni hiddete getirip böyle bir meseleyi yapıp, habbeyi yüz kubbe ederek biçare ehl-i imana zarar ve telaş vermekti. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, damarlarıma en şiddetli ve alçakçasına dokundukları zaman yine Risale-i Nur ve şakirdlerinin selameti için hârika sabır ve tahammül ihsan ediyor.

Bugünlerde bu ziyade teessürat ve gaddarlara hiddet ziyadeleştiği bir ânda birden ihtar edildi ki: "Sana karşı ettikleri cinayetlerin cezası olarak, Cehennem yeter. Ve yakında ebedî idam ile kabrin haps-i münferidinde daimî azab çekmek, senin hayfını ve intikamını yüz derece ziyade alabilir. Sen de sabır ve tahammül ve mücaheden nisbetinde sevab alırsın" diye şiddetli ihtar edildi. Ben de ruh u canımla kabul ettim. Fakat o halde Hücumat-ı Sitte’nin âhirinde “Ben öldükten sonra bin tane bana zulmedenler geberecekler” fıkrası zihnime ilişti. Acaba Nur şakirdleri benim intikamımı aramasınlar mı? Size haber veriyorum ki; Müntakim-i Kahhar’ın gazabı onlara kâfidir. Kardeşlerim ve Risale-i Nur talebeleri, zalimlerden intikamımı almaya çalışmasınlar. Cenab-ı Hakk’a havale etsinler. Belki bir cihette o zalimlerin hadsiz azap çekeceklerine acısınlar.

Elhasıl: Eğer emr-i Hak vâki olsa ölsem, benim intikamımı aramayınız. İntikamımı Nurlar almışlar. Onların güvendikleri putlarını kırmışlar. Kabir azabı ve Cehennem dahi onları bekliyor. Umum kardeşlerime binler selam ve selametlerine dua ederiz.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Kardeşiniz

Said Nursî

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.335