Emirdağ-I 326: Gelen zahirî zulümler altında kaderin adaleti vardır

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Bu günlerde hem yalnızlık, hem kış şiddeti, hem sıkıntılı hastalık, hem ihtiyarlık vaziyetinden gelen ziyade hassasiyet tesiriyle nefsim kör hissiyat hesabına beni tâciz etti. "Bu hal çekilmez, tahammül edilmez" dedi. Bu gece nefsimin bu şekvasını tam izale edecek Risale-i Nur'da izahı bulunan bir hakikat inkişaf etti. Manevi iken maddi bir ilaç hükmüne geçti. Şöyle ki: Her musibette kader eli var. Gelen zahirî zulümler altında kaderin adaleti var. Ve bilhassa çok tecrübelerle Risale-i Nur ve bizler hakkında o kader adaleti içinde gayet sevimli inayetler var. Ezcümle, hiç görünmeyecek bir yerde saklı Nur'un parlak hakikatlerini masonlar zulmen gelip çıkardılar. Adalet ve inayet-i İlahiye onlarla ehemmiyetli merkezlerde çokların imanını kurtarmasına vesile eyledi. İşte bu hakikat için ben ne kadar sıkılsam ve zulüm görsem, kaderin adaletine bakıp rıza ile sabır ile ve adalet içindeki inayeti düşünüp şükür ve sürur ile mukabele ettiğim gibi, elîm hastalıklar ve sıkıntılarda da birden geçmiş elemlerin ruhumda irsiyet bıraktığı manevi lezzetler ve defter-i a'mâlimde sevaplar bırakmakla beraber geçmiş lezzetlerden kalan tahassürler ve teessüfler ve zevalindeki manevi elemler bulunması ve bu fânide zevk-i bâki olmaması ve nefsim uzun ömründe çok ziyade hissesini lezzetten ve geçici zevkten alması cihetiyle hazır ve geçici elemlere ve sıkıntılara karşı tam bir teselli ve nefse de bir teslim ve hassas damarlarıma bir teskin verdi. Beraber,

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلٰى نِعْمَةِ اْلإِيمَانِ

“İman nimeti için Allah’a hamdolsun”

dedik. Bu manevi ve imani hakikat adeta tecessüm etti. Müteellim ve muzdarib olan a'sabıma merhem ve ilaç oldu. Bu ince hissiyatımı, birden ihtar edildi ki: "Sana mahsus bu ince hissini kaleme al. Belki senin gibi bazı biçarelere bir faydası olur" diye ben de kaleme aldım.

Saniyen: Kahraman Tahirî'nin gönderdiği Hizb-i Kuraniye ve Nuriyeyi aldık.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Umum kardeşlerimize birer birer

selam eden ve dua eden kardeşiniz

Said Nursî

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.405