Emirdağ-I 320: Mustafa Osman'ın bir mektubu

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Çok aziz, çok mübarek, çok sevgili ve çok müşfik Üstadım Efendim Hazretleri!

Evvela: Mübarek ve müteyemmin ellerinizden ve pak ayaklarınızdan sonsuz hasret ve iştiyak-ı tâzim ve ihtiramla öper ve Risale-i Nur'un geniş ve külli ve fevka't-tasavvur futuhatı dolayısıyla tebriklerimi arz eylerim.

Saniyen: Safranbolu'ya kadar teşrif edip başta zâtınıza ve umum nurcu kardeşlerimize selam ve hürmetler eden mübarek kardeşimiz Fuad ve Hatip İbrahim ve diğer kardeşlerinin ve yine Risale-i Nur'a Mecnun'un Leyla'ya olan alakası kadar alaka edip taaşşuk edip, hem biz acizleri ziyaret, hem de zat-ı faziletmeab efendimize hürmet ve selamlarını bildirmemizi rica maksadıyla mâşiyen dağlar ve dereler aşıp buraya gelen (ve üçüncü fıkrada bahsedeceğim Mustafa ve kardeşlerinin ders arkadaşı olan) on dört yaşındaki nurcu Rahmi'nin nihayetsiz hürmet ve selamlarını yüksek huzurlarınıza arz eyler umum nurcular için hususen memleketimiz ve civarı nurcuları ve hususen istikbali nurlandıracak bu genç nurcular için kabulü muhakkak olan dualarınızı niyaz eylerim.

Bu muallim kardeşimiz zındıka komitesinin “ders” ismini verdiği zehirli pastalarla beslenmiş, müdhiş zehirli iğnelerle şırınga edilmiş, ismi verilen maddiyunluk ve tabiiyyun fikirleri tamamen kendisine bir hakikat diye telkin edilmiş ve tamamen o müdhiş fikirler kabul ettirilmiş ve bu fikirleri neşre ve yeni nesle ve henüz zehirlenmeyen ve kalpleri öldürülmeyen köylü, saf ve temiz dindaşlarımıza aşılamak üzere tavzif edilmiş. Gerek tahsil hayatı boyunca ve gerekse vazife aldıktan sonra ve Risale-i Nur dairesine ve dehalet etmeden evvel o aldığı zehirlerle yeni nesle ve her görüştüğüne zehir saçan ve Nur'dan aldığı kuvvetli ve hüccetli imani derslerle gittiği yolun uçurum ve karanlık bir felaket ve helaket yolu olduğunu görüp nedametle tevbekar olup şimdi çok ciddiyetle ve çok faal bir halde iman ve Kuran ve Nur hizmetinde çalışan ve çok kısa bir zamanda hem Kuran-ı Azîmüşşan, hem Kuran hurufatını iyice öğrenen ve hem kendi gibi müdhiş zehirle mesmum bir genç muallimin ve daha küçük ve büyük bir çok ferdlerin Nur dairesine koşmalarına vesile olan ve yegane saadet yolu diye gösterilen maddiyunluk ve tabiiyyunluk yollarında seyahat etmiş ve seyrettiği felaket ve helaket yolunun hakikatini idrak ederek kendini iman ve îkan caddesine atan ve bu iki yolu tam mukayese ve muvazene edebilen ve zındıklar tarafından maddiyunluk ve tabiiyyunluğu perde altında neşre memur edilen bir kimse olup bu mektubu gençliğin derin yaralarını gösteren bir vesika ve şedid ihtiyaçlarını açıklayan bir ilanname ve bu yaralara da ancak ve ancak Risale-i Nur'un bir merhem ve o tesemmümlere ancak ve ancak Risale-i Nur'un bir tiryak olduğunu pek açık göstermesi sebebiyle bir mühim sened olarak gördüm. Ve sevgili Üstadımızı üzmemek için yeni yazı aslını Kur'an hurufatına tebdil ederek takdim ediyorum.

Talebeniz

Mustafa Osman

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.383