Emirdağ-I 314: Zülfikar'ın muvaffakiyetle makineyle hitâma yaklaşması

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Bu şiddetli maddi ve manevi kışın, sıkıntılı maddi ve manevi hastalığı vaktinde dünyadan müfarakat ve pek çok alâkadar olduğum Nurcu kardeşlerimden iftirak ihtimalinden gelen elemler beni sıkarken, birden Sıddık Süleyman, Nur santrali Sabri, umum o havalideki kardeşlerim namına ve nesebî akrabalarımın da hesabına, Abdülmecid ve Abdurrahman manasında buraya geldiler. Cenab-ı Hakk'a şürediyorum. Onların gelmesi, bir panzehir hükmünde bana ilaç oldu. Ben de buradaki âdetime muhalif olarak ne olursa olsun yanıma davet ettim, geldiler. İki üç saat kadar tam bütün meraklarımı, hususen Barla'daki dostlarımın hallerini anlamakla, Barla'daki eski zamanıma mesrurane bir seyahat-ı maneviye-i hayalî yaptık. Ondan bir ferah, bir inşirahla elîm sıkıntılarım zâil oldu. Onları bir iki gün burada bırakmak isterdim. Fakat bu fena zaman ve buranın evhamlı vaziyeti müsaade etmedi. Bu iki kardeşimizi, umumunuzun hesabına kabul ettim. Ve kendime bedel, umumunuza iki canlı mektup olarak gönderdim.

Sâniyen: İkinci gün, çok ziyade merak ve alâka peyda ettiğim dârülfünun gençlerinin, üniversite talebelerinin namına, şimdiden dokuz tane hakiki Nurcu ve küçük Salahaddinler ve Abdurrahmanlar nevinde dârülfünunun tenvirine ciddi çalıştıklarını bildiren bir mektup aldım. O küçük Abdurrahmanlar ise, Mustafa Oruç, Konyalı Ziya ve Sabri'nin mahdumu Feyzi ve Bahaddin, Abdurrahîm ve Kastamonulu Ömer ve Aziz ve Şükrü ve Sabri gibi ciddi genç nurcular Nurlara sahip olmaları, merhum biraderzadem Abdurrahman ve Fuad yeniden on tane olarak dünyaya gelip vazife-i Nuriyeye başlaması gibi beni hem sevindirdi, hem hastalığımı da hafifleştirdi.

Sâlisen: Zülfikar'ın muvaffakiyetle makineyle hitâma yaklaşması, Nurcular belki bütün memleket için bir saadettir. Bu saadeti elden kaçırmamak için, ne kadar ihtiyatlı tedbirler varsa yaparsınız. Eğer farz-ı muhal olarak, -inşallah olmaz- Âyet-ül Kübra'ya yapılan tecavüz gibi bir arama olsa, bütün nüshalar tecavüze maruz kalmasın. Gerçi şimdi tecavüz etmezler ve edemezler, belki musalahaya çalışıyorlar. Fakat gizli zındıklar, kendilerini istikbalin lanetinden kurtarmak için, elbette bahaneler arıyorlar ve hüküm ellerinde bulunanları aldatıyorlar. Onun için, hıfz ve inayet-i İlahiyeye tam itimad ederek ihtiyat edilmeli. İnşallah Zülfikar kendini tecavüzden muhafaza edecek ve mütecavizlerin başını dağıtacak veya imana getirecek.

Râbian: Zülfikar’dan sonra ya manevi Tarihçe-i Hayat mecmuası başında Asâ-yı Musa’daki Sekizinci Hüccet-i İmaniye olan Münacat ve âhirinde Onikinci Nota’daki hazin münacat olarak.. veyahut İnebolu madem Asâ-yı Musa’yı yeni hurufla yazıyorlar, siz de eski hurufla Asâ-yı Musa’yı makineyle yazarsınız. Tılsım mecmuası gerçi daha münasiptir. Fakat o mecmua tılsımları bütün beyan etmemiş, daha mühim tılsımlar var. Ben de vakit bulamıyorum, hastalık ve nisyan arızası şimdilik müsaade etmiyor. İnşallah sonra ona da çalışacağım. Her ne ise, siz bu üçünden hangisini münasip görürseniz ona başlarsınız. Umum kardeşlerimize binler selam ve selametlerine dua ederiz.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Said Nursî

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.369

Emirdağ Lahikası I, Envar Neşriyat, s.191

Emirdağ Lahikası I, Tenvir Neşriyat, s.180