Emirdağ-I 346: Vazifemizi yapıp vazife-i İlahiyeye karışmamak gerektir

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Zülfikar’ın savab-hata cedvelini gönderdim. Fakat pek acele rahatsızlığım zamanında yaptığımdan, hem tekrar mukabele etmediğimden belki içinde sehivlerim de var. Siz dikkat edersiniz, manayı bozmayan noktaları siz tebdil edebilirsiniz. Hem bu cedveli de ıslah edebilirsiniz. Hem bu cedvele göre nüshalar tashih edilse daha münasiptir. Hem Zülfikar’ın pek yüksek yazmak sevabına hissedar olmak için mübarek kardeşler herbiri bazı nüshalarını tashih etsin veyahut cedveli yirmi otuz aded nüsha makine ile çıkarıp sair yerlerdeki arkadaşlara gönderirsiniz. Her ne ise, siz daha iyi bilirsiniz, vazifenize karışmam. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki, sizin gibi sarsılmaz, çekilmez, pişman olmaz, çok telaş etmez, demir gibi metin şakirdleri Risale-i Nur’a sahip ve nâşir ihsan eylemiş.

Sâniyen: Ben de bundan evvelki hafta mektubunuzu almadığımdan sizin gibi telaş ettim. Acaba onlara bir ilişmek mi var diye beklerken ferahlı mektuplarınızı aldım. Fakat o komiserin ciltçiden bir yazma Zülfikar’ı alması hem size, hem bir hiss-i kablelvuku ile bana burada bir bulantı verdi. Birden zâil oldu. Vazifemiz ihlas ile ve sebat ve tesanüdle ve mümkün olduğu kadar ihtiyatla “sırran tenevveret” irşad-ı ulvîyi fiilen tasdik etmek, ona göre hareket etmektir. Yoksa muarızlara mukabele etmek ve onların hücumundan telaş etmek değil. Muvaffakiyet ve fütuhat-ı nuriye ve revaç ile intişarı ise vazife-i İlahiyedir. Vazifemizi yapıp vazife-i İlahiyeye karışmamak gerektir diye hem bana hem sizin bedelinize teselli buldum.

Evet kardeşlerim! Kırk seneden beri hem hakikat-ı İslamiye ile, hem benimle mücadele eden perde altındaki zındıklar, münafıklar, elbette Zülfikar’ın fütuhatına ve şakirdlerinin şevklerini kırmak için bazı böyle ehemmiyetsiz iliştirmek için, ya bazı memurları veya bazı zabıtayı iğfal edip evham veriyorlar. İnşallah bir zarar olmaz. Siz hem ihtiyat ediniz, hem telaş etmeyiniz.

Sâlisen: Bu defa beşi Ahmed namında on tane Nur şakirdlerinden ehemmiyetli ve güzel ve samimi mektuplarını aldım. Herbirisine hususi mektup yazmak hakları varken, maatteessüf birkaç cihette vaktim müsaade etmiyor, gücenmesinler. Hem rahatsızlık, hem meşgalem pek ziyadedir. O beş Ahmed’den Denizli Ahmedleri ve arkadaşlarının heyet-i mecmuası hakikaten merhum Hasan Feyzi’nin vazife-i nuriyesini gayet ciddiyetle ve sebat ile yapacaklarına kanaatimiz geliyor. Onlara bin bârekâllah. Ve bize mektup yazan Kâtib Tevfik ve mahdumu Şevket gibi daha çok şakirdler iltihak edeceklerini mektubuyla gösteriyor. Milas’ta Nur’un erkân-ı mühimmesinden Halil İbrahim’in mübarek ve tatlı emanetini aldım. O ve arkadaşları, Mehmedler ve Ahmed Feyzi ve orayı Denizli gibi Nurlara hizmet ettikleri gibi daha ziyade çalışacaklarını ümit ediyoruz.

Râbian: O beş Ahmed’den Safranbolu’da Hasan Feyzi’nin tam yerine geçen ve Hâfız Ali'nin tam vârisi Safranbolulu Ahmed Fuad’ın gayet samimi ve fedakârane mektubunda, benim bedelime, aynen Hasan Feyzi, Hâfız Ali gibi, bâki kalan hayatını bana verip benden evvel berzaha gitmek için dua ediyor. Halbuki şimdi nurlara hizmette onun hayatı daha ziyade faydalıdır. Bana nisbeten genç, faal bir kardeşim, benden sonra has kardeşlerim gibi vazife-i nuriyemi yapıyorlar diye kemâl-i istirahat-ı kalple ecelimi beklerim. Cenab-ı Hak, onun gibi çok fedakârları Nurlara kavuştursun. Ve onun ve Mustafa Osman’ın sisteminde o havalideki yeni çıkmaya başlayan fedakârları Nurlara bağışlasın. Ve Merhum Hasan Feyzi’nin sisteminde ikinci bir Hasan Feyzi olan Mustafa Osman’ın uzun mektubu, onun Nurlara şiddet-i alâkasını ve harika sadakatini göstermekle beraber, ehemmiyetsiz benim şahsiyetime de ve hayatıma da ziyade ehemmiyet veriyor. Münazara-i nefsiye mektubum münasebetiyle güzel mektubuna bârekâllah derim. Ve Nur’un hâlis ve çalışkan ve mahdumları ile beraber Nur’a tam bağlanan kardeşimiz Hıfzı’nın nur şakirdlerinin duamıza girmiş beş altı hasların vâlideleri Âişe namlarında olduğu gibi o da Âişe namında o Seher, Âişeler içinde, o dua dairesine girdi. Cenab-ı Hak o Âişe’nin ruhuna da binler rahmet eylesin, âmin.

Hâmisen: Konyalı kardeşimiz Sabri’nin mevlid-i şerif tebrikine dair mektubunda Nurların orada hocalar içinde olduğu gibi, mektepli gençlerde ehemmiyetle tevessü eder, talebeliğe peyderpey giriyorlar. Mübarek mahdumları gibi ehemmiyetli zâtların lisedeki mahdumları dahi Nurlara şevk ile talebe oluyorlar, diye yazıyor. Evvelce yazdığım gibi tekrar umum kardeşlerimizin mevlid-i şeriflerini tebrik ile beraber bu defaki, hem Denizli, hem Konya, hem Safranbolulu kardeşlerimin tebrik mektublarına mukabil hem mevlidini tebrik, hem çok selam ve dua, bilhassa başta Müfessir Hoca Vehbi ve beni memleketlerdeki hocalarla musalahaya sebebiyet veren insaflı Konya hocalarına selam ediyorum.

Sâdisen: Hem çok eski, hem çok sâdık, hem çok muktedir, sebatkâr medrese-i Nuriye kahramanlarından Marangoz Ahmed’in o medresenin üstadı olan merhum Hacı Hâfız’ın kerametli vefatına dair güzel, hazin mektubunda, o medrese-i Nuriyenin şakirtlerinin o merhum üstadlarına karşı gösterdikleri dindarane vaziyet; ve yağmurun zahmet vermemek ve onları ıslatmamak ve üşütmemek için durması, iş bittikten sonra başlaması, o merhum zatın ruhuna büyük rahmetlerin nüzulüne emaredir. Cenab-ı Hak o rahmet katreleri adedince ona ve onlara rahmet etsin, âmin.

Hem Ahmedlerden Sandıklı’dan Ahmed Çavuş’un oradaki Nur şakirdleri namına ciddi mektubuna karşı "veffakakümullah ve es’adekümullah" duasıyla cevap veriyorum. Daha yazacaktım, bir dakika vaktimiz müsaade etmedi, kısa kestim, tebyize vakit bulamadım. Umumunuza binler selam.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Hasta kardeşiniz

Said Nursî

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.456

Emirdağ Lahikası I, Envar Neşriyat, s.212

Emirdağ Lahikası I, Tenvir Neşriyat, s.200