Emirdağ-I 337: Hacı Hafız Mehmed’in vefatı münasebetiyle sizleri tâziye ediyoruz

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Sizleri ve umum Risale-i Nur şakirtlerini ve bilhassa medrese-i Nuriyenin talebelerini ve bilhassa o merhumun akrabalarını, medrese-i Nuriyenin mübarek üstadı Hacı Hafız Mehmed’in vefatı münasebetiyle tâziye ediyoruz. Ve Nurlar hesabına bütün ruh u canımızla biz dünyada kaldıkça ona dua-yı rahmet etmeye ve Hafız Ali ve Hasan Feyzi ortasında daima bütün manevi kazançlarımızda hissedar etmeye kati karar verdik. O çok ehemmiyetli ve Nur hizmetinde muvaffakiyetli merhum o mübarek zât, mükemmel vazifesini bitirip yüzer manevi evlât ve hayrülhalef bırakıp gittiği ve terhis olduğu, ve rahmet ve istirahat âlemine çekildiği aynı zamanda, büyük üstadlarımın dairesine kazançlarımı bağışladığım zaman, Hafız Ali, Hafız Mehmed, Mehmed Zühtü ve Savlı Ahmed ve Hasan Feyzi içinde, ihtiyarım olmadan Hacı Hafız Mehmed'i daha hayatta iken on günden beri onların içinde görüyordum. Derdim: Vefat edenler içinde bu da bulunsun, ilişmedim. Hem hayatta olanlar içinde, hem üstadlar dairesinde bulunmasına hayret ederdim. Şimdi bu mektubunuzdan anlaşıldı ki, onun halisâne kudsî hizmetinin bir kerameti olarak vefatını ihsas ediyordu. "Hafız Ali, Hasan Feyzi ortasında makamım var" diye iş’ar ediyordu. Cenab-ı Hak, onun defter-i a’mâline Sava medrese-i Nuriyede okunan ve yazılan risalelerin harfleri adedince ruhuna rahmetler ve kabrine nurlar ihsan eylesin, âmin. Ve aynı sistemde tam hayrülhalef mahdumu Hafız Mehmed ve hafîdi Ahmed Zeki’yi onun vazifesinin idamesine muvaffak eylesin, âmin. Ve onların umumuna sabr-ı cemil ihsan eylesin, âmin.

Sâniyen: Denizli’den bize gelen Muharrem’in ve Yakub Cemal’in mektupları gösteriyor ki, Hasan Feyzi’nin yerini boş bırakmayacaklar. Hem vazifesini mütesanid bir heyetle yapacaklar. Hususen Tavas tarafında birden Muharrem’in gayretiyle ehemmiyetli şakirdlerin çıkması ve ben Denizli’de iken hem hapiste, hem hariçte çok alâkadarane hizmet eden Şevket ve Hâfız Mustafa ve Ahmedler ve onbir mübarek arkadaşları ve Muharrem’in mektubunda isimleri bulunan zâtlara, Risale-i Nur namına onları tebrik ve muvaffakiyetlerine dua ve çok selam ediyoruz. Yakub Cemal’in güzel kalemiyle eskiden Nurlara ettiği hizmet gibi yine o güzel kalemiyle hizmet etmeye başlıyor. Cenab-ı Hak muvaffak eylesin, âmin. Ben çok rahatsız olduğum için onların mektubuna hususi cevap veremediğimden gücenmesinler.

Sâlisen: Kahraman Nazif’in uzun bir mektubunu aldım. Hakikaten o kardeşimizin hassasiyeti ve ihtiyatı, Risale-i Nur’un hizmetinde çok faydası var. Bu âhirde endişe ediyorum, acaba onun rakipleri ona bir zarar vermesinler diye düşünürken, birden mektubunu aldım ki, tam “sırran tenevveret” düsturuna göre hareket ediyor. Hem oradaki kardeşleriyle istişaresi, hem tam ihtiyatı, hem İstanbul’daki Nur’un genç şakirdlerine ihtiyat tavsiyesi ve Zülfikar’ın ve Mucizat-ı Ahmediye’nin sekizinci işaretine kadar yağlı kâğıda yazması ve Asâ-yı Musa’yı yeni hurufla kırkıncı sahifeye kadar gelmesi, hem münafık casuslardan kendilerini muhafaza etmesi bana bir inşirah verip hastalığıma da bir merhem oldu. Benim endişelerimi de izale etti. Cenab-ı Hak onları ve sizleri ins ve cin şeytanlarının şerlerinden muhafaza eylesin, âmin.

Umum kardeşlerimize birer birer selam ve selametlerine dua eden

ve dualarını isteyen hasta kardeşiniz

Said Nursî

Hâşiye: Emanetleri ve Zülfikar’ı almak için Osman ve Sadık bugün size gelecektiler. Fakat bu şiddetli mevsimde ve sizin mektubunuzda tam hazırlanmamış diye göndermedik. Eğer siz kolayını bulsanız ve münasip görseniz, Eğirdir vasıtasıyla emanetleri ve Zülfikar’ı gönderirsiniz.

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.428

Emirdağ Lahikası I, Envar Neşriyat, s.202

Emirdağ Lahikası I, Tenvir Neşriyat, s.190