Emirdağ-I 335: Ahmed Fuad'ın bir mektubu

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حُرُوفِ مَا تَكْتُبُونَ مِنَ الرَّسَائِلِ النُّورِيَّةِ

"Risale-i Nur'dan yazılan harfler adedince Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketleri üzerinize olsun.”

Aziz, çok sevgili, çok mübarek Üstadımız Efendimiz!

Nihayetsiz hamd ü senâ ve şükür olsun ol Allah-ı Zülcelâl'e ki bu karanlık asırda sizin yazdığınız Risale-i Nur'u bu mübarek vatan ve bu şerefli millet içinde bulundurmuştur. O nurlar yalnız bu memleket ve biz Türkler için değil, belki beşeriyet için de bir hâdî bir müncî ve bir necm-i münevvirdir. Evet Hazret-i Kuran’ın en derin esrarını i'cazını en kör gözlere, en kapalı zihinlere sokan, en katı kalpleri süngerleştiren Risale-i Nur'u bu asırda yaşayan her zîşuur insanın bir gıda-yı ruhî olarak daima beraberinde bulundurması kati bir zaruret iken onu görmemek duymamak okumamak telafisi mümkün olmayan büyük bir ziyandır. Okuyup ta ruhunu o nurlara bağlamamak o nur sözlere ve o nurların kaynağı Hazret-i Kuran ve onun tercüman ve dellâlına hayran olmamak kabil değil.

Evet biz Risale-i Nur'u görmeden ve ona şakirt olmadan önce de elhamdulillah iman dolu kalplere sahiptik. Fakat imanın zevkini, Allah kapısına hizmetkar olmanın saadetini bize tattıran Risale-i Nur'dur. Onun müellifinin hayatını yakinen bilmek ve onun hayatına bakarak hayatımızı ayarlamakla, biz imanımızda kemal buluyoruz.

Fırtınalı bir mevsimde bulutlu ve karanlık gecenin zulmetinde gideceği yolu şaşıran biçare hayat yolcusuna şeytanlarda ve şeytanî cinsinden diğer mahluklar da musallat olursa onu korkunç uçurumlardan yuvarlayarak esfel-i sâfilîne indirir. İşte o yolcuyu esfel-i sâfilînden kurtaracak, ona ebedî hayatı kazandıracak, onu a'lâ-yı illiyyîne çıkaracak biricik vâsıta-i necat, bir ucu arş-ı a'zama bağlanmış Risale-i Nur ipidir. Elhamdulillah biz bu nahiyedeki ehl-i iman o nur ipine sarılmış ve onu son nefse kadar elden bırakmamak azminde bulunuyoruz.

Çok şefkatli Üstadım Efendim! Bu defa Nur'a ait mektuplar içerisinde bu hakir ve biçare şakirdinizden inayetkarane elfaz ve tabirat ile bahseden yazılarınıza baktım. Baktım da orada kendimi göremedim. Ve dedim “Ben kim oluyorum ki Denizli kahramanı Merhum gibi Üstadımızın havâss-ül hâs bir şakirdinin irtihal ve ziyâı acısını izale edebilecek, onun boşluğunu dolduracak derecede Üstadımız Efendimizin nazar-ı şefkat ve muhabbetine layık olayım.”

Evet Üstadım, nur hizmetlerinde çok kusurluyum. Ben o mübarek sözlerinizi bir kamçı-yı teşvik ve tahrik ve hakkımda bir dua-yı hayr olarak bildim. Nurun en tenbel ve en miskin bir şakirdi olmakla onun hem maddi hem manevi hadsiz feyizlerinden hisseyâb oluşuma milyarlarca hamd ve şükür ettim. Nurlara bigane kalanlara, o nur sofralardan nasibini alamayanlara acıdım. Hele o nurlara ve o nurların müellifine karşı hasmane cephe tutanların korkunç akıbetlerinden titredim ve dedim: Yâ İlâh-el âlemîn! Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini, bu fani âlemde sıhhatli neşeli ve bereketli ömürle muammer eyle, âmin. Mişâr-un ileyhe zalimane ve hasmane muamele edenlerin kalplerindeki sû-i niyyâtı hüsn-ü niyyâta tebdil ve tahvil eyle, âmin. Sana iltica eden ehl-i nur ve ehl-i imandan meded ve inayet ve nusretini ebede kadar kesme Ya Rab! âmin, âmin, âmin, bi-hürmeti seyyid-il mürselîn.

Üstadım efendim, dualarınıza çok muhtaç duacınız, pek hakir ve çok kusurlu şakirdiniz

Ahmed Fuad

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.421