Emirdağ-I 234: İnebolu kahraman şakirdlerinin ramazan tebrikine ait bu mektupları

İnebolu kahraman şakirdlerinin ramazan tebrikine ait bu mektupları Lahika'ya geçsin.

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Çok sevgili, çok aziz, çok mübarek ve kıymetli Üstadımız Efendimiz Hazretleri!

Zât-ı Müncînize olan hasret ve iştiyak ateşi Risale-i Nur’a hizmet yollarında devre devre geçirdiğimiz muzafferane ve galibane mücahedattan mütevellid hissiyat-ı azîmenin şevki Asâ-yı Musa mecmuasının yazılması anlarında ve Zülfikar mecmuasının yazılmaları arasında zuhur eden hikmet, mecmualarla kalblerimize dolan ferah ve sürur neşesi, en son müşerref olduğumuz açık mektup emr-i âlîsine tebaiyet eden şu birkaç haftalık vukuatlar, Musa Aleyhisselâmın asâsı ile taştan sular fışkırmasının bir nevi olan maddiyat ile mahsur, şehevat ile ölmüş kalblerin bir anda başka bir şekil alarak hayatlanması, bir vakitler iki kardeş bir arada gördükleri zaman tabiatla kör olmuş, evhamla çıldırmış اَلْخَائِنُ خَائِفٌ “Hain korkaktır” zümresinin güpegündüz gözleri önünde binlerce insan taptıkları putları elleriyle kırarak bağırırken, biz Risale-i Nurculara lütf-u Sübhan, feyz ve himmet siz Üstadımız Hazret-i Bediüzzaman müzeyyen kanatları altında duyduğumuz his ve gördüğümüz mucize-i Kuran ve Nur karşısında sabahlara kadar şükren-lillah tecemmu eden Nur meclisinde yirmibeş senedir siz sevgili Üstadımızın her ân be ân işaret edip haber verdiği vukuatların tezahüründen hatta yarınlar ve hatta hayat-ı uhreviyeyi de aynen böylece siz sevgili Üstadımızın Kuran’ın Risale-i Nur ile haber verdiği hakikatlar ve müjdeler tahakkuk etmişçesine bizlere verdiği sevinç, ferah ve sürur ve onun ateş-i aşkı ve en sıcak ve saf hissiyat-ı medîdesiyle şu mecliste bulunamayan kardeşlerimize de vekaleten hepimiz şeref-i hulûluyla müşerref bulunduğumuz mübarek ramazan-ı şeriflerinizi âcizane, fakirane ve çok kusur ve günahlarımızla fakat şefkat, merhametle aflarınıza sığınarak tebrike müsaraatla müşerref olarak çok sevgili siz Üstadımızın ömürleri müzdad, sıhhat ve âfiyetle daha pek çok şuhûr-u selâseler, ramazan-ı şeriflerde siz sevgili Üstadımızı başımızda görmek isteyerek bizim için menba-ı hayat ve necat olan mübarek ve müteyemmin hâk-i payilerinizi ve kadem-i şeriflerinizi ve mübarek temiz ellerinizi biz İnebolu ve havalisi Risale-i Nur şakirdleri hep ayrı ayrı yüzlerimize ve gözlerimize sürerek öpmekle mesud ve son derece müftehiriz.

Aynı hissiyatlarla bildiğimiz ve bilmediğimiz bilcümle Risale-i Nur kardeşlerimizin ve bilhassa başta Hüsrev ve Tahirî ve Kâtib Osman ve Ali ve Mehmed ve Geylan ve refikleri mübarek Isparta ve civarı, Kastamonu ve Denizli, Aydın ve Safranbolu ve Konya, Afyon ve Eskişehir ve civarları ve daha hatırımıza gelmeyen bütün Nurcuları bu muazzam ve mübarek ramazan-ı şeriflerini tebrik eder ve çok seneler dünyada ve cennetlerde hep beraber böylece siz sevgili ve mübarek Üstadımız başımızda çok mübarek günler geçirmemizi Rabbimizden temenni ve niyaz eyliyoruz, âmîn, âmîn, âmîn.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Dualarınıza her an muhtaç

İnebolu ve civarı Risale-i Nur şakirdleri

***

Çok muhteşem bir tevafuk

Çok sevgili Üstadımızın tahminen altı aydan daha evvel yazmış olduğu müjdeli mektublarından bir satır yazıdır: “Matbaanın tahir olmayan kirli elleriyle yeni huruf libasında 500 nüshayı vermesine bedel, inşallah Risale-i Nur şakirdleri 5000 nüshayı temiz elleriyle, hatt-ı Kuran ile müslümanların ellerine yetiştirecekler… ilh.”

Bir eser-i inayet ve bir teşvik feyz-i nur ve sevkiyatla idrakine tam muktedir olamayacağımız muazzam bir inkılabın anahtarı olan Zülfikar-ı Mucizatlar Mecmuasının kitabet ve teksiri için çareler araştırırken, bir hüsn-ü tesadüfle ve kardeşlerimiz Nazif ve Salahaddin'in maddi ve manevi hamiyetperverlikleri ile münasip ve muvafık bir makineyi İnebolu’ya yerleştirmiş ve tecrübe nümunesini de sevgili Üstadımıza göndererek intizarda iken bir gün alemdar-ı Nur ve mücahid ve kahraman kardeşimiz Tahirî güler ve nurlu yüzüyle burada karşımıza çıkıyor ve bizi meserretlere gark ediyor. Sebeb-i ziyareti gayet basit. Hem bir hasbihal, hem de bu acib makine hakkında malumat alıp icap ederse bir de kendisi alacak. Henüz gönderilen nümuneye bir cevap alınamadığından Zülfikar’a da başlanmamış. Bu hususta konuşuyoruz.

Bu esnada Tahirî kardeşimiz, “Bir kerre ben de tecrübe edebilir miyim?” diye sual etmesiyle, hiçbir şey yukarıya yazdığımız bir satır yazı ve saire hatır u hayalimize gelmeden sırf bir tecrübe mahiyetinde onun muayyen kalem ve kâğıdını Tahirî kardeşimizin eline verip bu tecrübe için yapılan kâğıtları da boşa gitmesin gayesiyle, Mucizat-ı Kuraniye’nin “Bismillah” ve ilk sahifesini yazarak bu sahifeden yapılması arzu edilen bin aded mecmuanın bin aded ilk bir numaralı sahifesi kendi kaleminden hasıl oluyor. Bundan onbeş yirmi gün evvel vâki olan bu tevafuk, bugün şu âciz mektubumuzu ramazan-ı şerif tebriki münasebetiyle yazarken hatırlıyor ve derhal yukarıya yazdığımız sevgili üstadımızın, bir seneye yakın evvelden o tahir eli haber vermesi bizi hayretlere düşürüyor. Ve bu satırları yazmak mecburiyetinde kalıyoruz. Şübhesiz ki bu bin nüsha ilk teşebbüstür. Nitekim bu hafta içinde Asâ-yı Musa’nın da bin nüshası için, cem’an yekün şimdilik üç ton kâğıt sipariş vermiş bulunuyoruz. Şu halde 5000 nüsha az bir zamanda Cenab-ı Hakk’ın inayetiyle hazır olmuş demektir.

Ey sevgili Üstadımız! Buna biz kusurlu ve âciz talebeleriniz gözyaşlarımızdan başka hiçbir söz bulup söyleyemiyoruz. Şu halde Risale-i Nur’un elli senelik, Hazret-i Kuran’ın 1500 senelik mücahedatının son azametli mahsulünün bu çok manidar tevafukuna biz mâşallah ve bârekâllah diyerek, daha geniş tasrih ve şümullerini kudretli kalemlere bırakarak Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükürler ediyoruz. Evet bu ne büyük bir hakikat ki, pek yakın şanlı istikbalin ve cadde-i şeriat-ı kübrasının resm-i küşadını pek çok zaman evvelden manevi işaretlerinizle bu mübarek alemdar-ı Nur’un tahir elleriyle kendi zâtınıza vekaleten yaptırdığınıza bizler şâhid ve bütün ruh u canımızla bunu tasdik ediyoruz.

Nazif Çelebi, Büyük İbrahim, Küçük İbrahim, Sâlih, İsmail,

Gülcü Hüseyin, Dursun, Ahmed Hamid, Berber Ali Osman ve arkadaşları.

***

Bu mektubun yazılmasından az sonra garib bir vakıa!

Risale-i Nur’un hakikatlerine şimdiye kadar alâkadar olmamış, beş vaktini kılan birisi, son günlerde hayat-ı uhreviyesini mahvedecek bir kâğıt kullanmış. Bu vesile ile Risale-i Nur’un hakikatlerini bir kardeşimiz dört kişi arasında onlara izaha çalışıyorken cinsini bilmediğimiz bir ufak kuş geliyor, o kâğıdı kullananın göğsüne tırnaklarını geçiriyor. Bu beş kişilik kalabalığın içinde ve hayret nazarları arasında hiç kaçmadığı gibi gözleri, o adamın gözlerinde ve başını da mütemadiyen sallıyor. Bir müddet mütehayyir seyrediyoruz ve elimle alıp sevdikten sonra oradakiler de seviyor ve bırakıyoruz. Bir ok gibi gidişi, bu hayvanın tamamen sıhhatte ve özürsüz olduğunu bize ispat ediyor. Risale-i Nur hakikatlerinin yalnız insanlar değil, hayvanat tuyurat dahi tasdikçisi olduğunu bizlere ve bütün orada bu hakikatleri dinleyen ve görenlere tasdik ve kabul ettiriyor. (Haşiye) Biz Nurculara da şükren-lillah gözyaşları döktürüyor.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

İnebolu Talebeleri

Haşiye: Bu mektubun yazıldığı gece, yani kardeşimiz Küçük İbrahim’in sabahtan anlattığı mezkur kuş hikâyesini tasdik eden ikinci bir vaka: Zülfikar-ı Mucizat’ın ondördüncü sahifesini yazarken Nazif’in penceresine gelen ayakları beyaz tüylü cinsini bilemediğimiz küçük bir kuşun ayrılmadığını görünce, pencereyi açıp kuşun içeriye girdiğini ve yazı masasının yanındaki pencere perdesine konarak kaçmayıp eline aldığı ve sevdikten sonra odada ve salonlarda bir müddet dolaşıp tekrar gelerek gene tutup sevmiş ve açık pencereden bırakmış ve uçup gitmiş olduğunu, sabah ve akşamda Nurcuları ziyaretleri tesadüfî olmayan bu hakikatleri şükranla karşılayarak, اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى “Elhamdulillah, bu Rabbimin bir fazlıdır.” diyoruz. Ve bu ziyaretçileri takiben gece yarısından sonra çoktanberi muhtaç olduğumuz çok bereketli ve nâfi’ ve sakinâne rahmet-i İlahiye, lehülhamd kuşluk zamanına kadar devam etmiş bulunması, daha yazamadığımız bir çok emareler, bu mübarek günlerin bu seneye mahsus kudsiyetini ve Zülfikar’ın yazılması berekâtın tezyidine vesile olduğu kanaatindeyiz.

اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ هٰذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

“Elhamdulillah, bu Rabbimin bir fazlıdır.”

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.2, s.173