Emirdağ-I 365: Halil İbrahim'in Risale-i Nur hakkında bir fıkrası ve manzumesi

Bu gönderilen üç fıkra makine mahsulü Asa-yı Musa'nın ahirinde yazılmasını reyinize havaledir. Elyazısı Asa-yı Musa arkasında da yazılsa münasip olur. Siz daha iyi bilirsiniz. Eğer o üç fıkranın ahirinde "Medreset-üz Zehra'nın erkânları namına biz de iştirak ediyoruz" diye imza etseniz, benim de Said namını o erkânlar içinde yazabilirsiniz. Said Nursî

Halil İbrahim'in Risale-i Nur hakkındaki parlak fıkrasının sonunda kaydedilip, ikisi beraber Emirdağı mektuplarımın âhirlerinde kaydedersiniz. Bu zât, Risale-i Nur’un çok eski ve çok sadık ve çok fedakâr bir şakirdidir, Risale-i Nur'a hitap ederek bu mektubu yazmış. Hâzâ min fadli rabbî. Said Nursî

Müellif'in vasiyetnamesi münasebetiyle, Halil İbrahim'in Risale-i Nur hakkında nur şakirtleri namına yazdığı bir fıkrasının bir parçasıdır.

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Muhterem, sevgili, mübarek kardeşlerim Risale-i Nur talebelerine beyan ediyorum ki: Risale-i Nur bir ibrişimdir ki, kâinat ve kâinattaki mevcudatın tesbihatları onda dizilmiştir. Risale-i Nur âhize ve nâkile ile mücehhez bir radyo-yu Kuranîdir ki, onun tel ve lambaları ve âyine ve bataryaları hükmündeki satırları, kelimeleri, harfleri öyle intizamkârane ve i'cazdarane bastedilmiştir ki, yarın her ilim ve fen adamları ve her meşreb ve meslek sahipleri ilim ve iktidarları mikdarınca âlem-i gayb ve âlem-i şehadetten ve ruhaniyat âleminden ve kâinattaki cereyan eden her hâdisattan haberdar olabilir.

Zira Risale-i Nur menşûr-u Kuran'dır. Risale-i Nur müminlere; Kuran'dan hedâyâ-yı hidayet, vesile-i saadet, mazhar-ı şefaat ve feyz-i Rahman'dır. Risale-i Nur, kâinata nevbaharın feyzini veren bir âb-ı hayat ve ayn-ı rahmet ve mahz-ı hakikat ve bir gülzar-ı gülistandır. Risale-i Nur, lütf-u Yezdân, kemal-i iman, işarât-ı Kuran ve bereket-i ihsandır.

Risale-i Nur, kâfire hüsran, münkire tokat, dalalete düşmandır. Risale-i Nur, bir kenz-i mahfî, bir sandukça-i cevâhir ve menba-i envardır. Risale-i Nur, hakikat-i Kuran ve mirac-ı imandır. Risale-i Nur, -Kuran ve Hadis'ten sonra- sertâc-ı evliya, sultan-ül eser ve zübdet-ül meâni ve atâyâ-yı İlahî ve hedaya-yı Sübhanî ve feyyaz-ı Rahmanîdir.

Risale-i Nur bir bahr-ı hakaik ve bir sırr-ı dekaik ve kenz-ül maarif ve bahr-ül mekârimdir. Risale-i Nur, hastalara şifahane-i hikmet ve mâ-i zemzem, sağlara maişet-i hakikat ve rîh-ı reyhan ve misk ü anberdir. Risale-i Nur mev'id-i Ahmedî (a.s.m.) ve müjde-i Haydarî (R.A.) ve beşaret ve teavün-ü Gavsî (K.S.) ve tavsiye-i Gazalî (K.S.) ve ihbar-ı Farukî (K.S.) dir.

Risale-i Nur, Şems-i Kuran-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın elvan-ı seb'ası Risale-i Nur’un menşûr-u hakikatinde tam tecelli ettiğinden, hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitab-ı ubudiyet, hem bir kitab-ı emr ü davet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem bir kitab-ı hakikat, hem bir kitab-ı tasavvuf, hem bir kitab-ı mantık, hem bir kitab-ı İlm-i Kelâm, hem bir kitab-ı İlm-i İlahiyat, hem bir kitab-ı teşvik-i sanat, hem bir kitab-ı belâgat, hem bir kitab-ı isbat-ı vahdaniyet ve muarızlarına bir kitab-ı ilzam ve iskâttır.

Risale-i Nur eczaları, Kuran semalarından bir sema-yı maneviyenin güneşleri ve ayları ve yıldızlarıdır. Nasılki zâhiren, perde-i esbab olan Güneş'ten, Kamer'den ve kevkeb-i münirden bütün kâinat tenevvür ve tezeyyün ve bütün eşya neşv ü nema ve hayat buluyor. İşte Risale-i Nur dahi Kuran-ı Mu'ciz-ül Beyan'dan alıp saçtığı şualarla bu asırda bütün âlem-i beşeriyete hayat-ı câvidân ve adama kâmil insan ve kulûbe neşe-i iman ve ukûle yakîn, itminan ve efkâra inkişaf-ı iman ve nüfusa teslim-i rıza ve candır.

O sema-yı maneviyeyi bazen ve zâhiren bihaseb-il hikmet âfâkî bir bulut kütlesi kaplar. O celalli sehabdan öyle bir bârân-ı feyiz ve rahmet takattur eder ki; sünbüllenmeye müstaid tohumlar, çekirdekler, habbeler o sıkıcı ve dar âlemde gerçi muzdarib olurlar, fakat tâ o sıkılmaktan üzerlerindeki kışırları çatlar ve yırtılır. O anda bulutlar da ufuklara çekilip nöbetçi vaziyetinde beklemesi bir imtihan-ı Rabbanî ve bir inkişaf-ı feyezanî ve bir rahmet-i nuranîdir ki, evvelceki bir habbe, bir çekirdek yeniden taze bir hayata atılır. İştiyakla ve neşe-i inkişafla meyvedar koca bir ağaç suretini alır ve

يُبَدِّلُ اللّٰهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ

“Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.” (Furkan Sûresi, 25:70)

sırrına mazhar olurlar.

Evet yirmi senedir devam eden şu mevsim-i şitâ, inşallahu teâlâ nihayet bulmuş ola! Dünyaya yeni ve feyizli bir fasl-ı nevbahar gele ve âlemin yüzü nur ile güle! Risale-i Nur Kuran-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın taht-ı tasarrufunda olduğundan, ona uzanan ve ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur.

Halil İbrahim

Medreset-üz Zehra'nın erkânları namına biz de iştirak ediyoruz

Osman, Rüşdü, Re'fet, Hüsrev, Said, Hilmi, Muhammed, Halil İbrahim, Muhammed Nurî

***

Kuran-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın,

وَمَا اَرْسَلْنَا مِنْ رَسُولٍ اِلاَّ بِلِسَانِ قَوْمِهِ

“Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik.” (İbrahim Suresi, 14:4)

kavl-i şerifinin îma ve işaratından şu devrede Türk lisanının sadmeler geçirmesine bakılırsa, Risale-i Nur, türkçede, lisan üzerinde de imam olacağına; yani yarın hâlis Türkçe olan Risale-i Nur’un kesb-i imtiyaz edip diğerlerini terkedeceklerine dair işaret-i Kuraniyedendir demiş olsam hata etmemiş olurum zannederim.

Başta Üstadımız olduğu halde bilumum kardeşlerimize samimi selamlarımla arz-ı hürmetler eyler, mübarek bayramlarını tebrik ve tes'id eylerim. Üstadım hakkında bir şey yazamadım. Çünkü veraset-i Muhammediye (a.s.m.) makamında olan bir zât-ı âlî-kadr hakkında ne diyebilirim? Ona Hasan Feyzi Efendi kardeşimizin sözlerini tekrar etmekten başka bir şey bilmem.

Milas ve havalisi Risale-i Nur talebeleri namına

duanıza muhtaç

Halil İbrahim (r.h.)

***

Risale-i Nur

Mazhar-ı esma ve sıfât-ı Bediüzzaman'dır bu

Mev'ud-u risaletten bizlere fazl-ı ihsandır bu

Kenz-i mahfîde muhit-i mekteb-i irfandır bu

Hava-yı zulmette işrak eden şems-i tâbândır bu.

Mişkât-ı misbahtan menşur-u hakikat-ı Kuran'dır bu

Mevsim-i a'sârda yekta bir gülistandır bu

İrşad-ı feth-i keşifte serencam-ı hidayettir bu

Sefine-i necatta sırr-ı menzile vusule kaptandır bu.

Leyle-i zulmet-i cehilde nur-u çerağ-ı Yezdan'dır bu

Gamgin gönüllerde behçet-i ferah, feza-yı şâdumandır bu

Şems-i Kuran'dan akseden nur-u irfandır bu

Sultan-ül eser ve zübdet-ül meâni-i tefsir-i Furkan'dır bu.

Şeref-i Ehl-i Beyt ve teşci-i Gavs-ı Azam'dır bu

Etbâ-ı Ehl-i Sünnet ve iklim-i marifette sultandır bu

Maden-i marifet ve ibraz-ı şefkatte ümm-ül enâmdır bu

Cism-i velayette evliyaya ruh-u feza-yı candır bu.

Kevkeb-i muhakkikînde müminlere atâ-yı Sübhan'dır bu

Vahdet-i mevcud ve râhının semasında kehkeşandır bu

İlim ve marifet bahrinde dürr-ü yektâ-yı mercandır bu

İlim ve hakikatte şûledar mâhitâb-ı âhirzamandır bu.

Müstağrak-ı envar-ı safâda gelen bahardandır bu

Teslim-i rıza ve nezahet-i istiğnada aynı iz'andır bu

Risale-i Nur talebelerine hakikat-i kıble-i imandır bu.

Halil İbrahim (r.h.)

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.3, s.39

Emirdağ Lahikası I, Envar Neşriyat, s.97

Emirdağ Lahikası I, Tenvir Neşriyat, s.90

Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Envar Neşriyat, s.266

Sikke-i Tasdik-i Gaybi, Tenvir Neşriyat, s.293