Barla 380: Tevafuklu Kuran’a ilave edilen baş haşiyeler

Kuran nedir, tarifi nasıldır?

Elcevap, Kuran şu kitab-ı kebir-i kainatın bir tercüme-i ezeliyesi.. ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi.. ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri.. ve zeminde ve gökte gizli Esma-i İlahiyenin manevi hazinelerinin keşşafı.. ve sutûr-u hâdisatın altında muzmer hakaikin miftahı.. ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı.. ve şu âlem perdesi arkasında olan ve âlem-i gayb cihetinden gelen iltifatât-ı ebediye-i Rahmaniye ve hitabât-ı ezeliye-i Subhaniyenin hazinesi.. ve şu İslâmiyet âlem-i manevîsinin güneşi, temeli, hendesesi.. ve avâlim-i uhrevînin mukaddes haritası.. zât ve sıfât ve esma ve şuun-u İlahiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, bürhan-ı kâtıı, tercüman-ı sâtıı..

Ve şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi.. ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası.. ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi.. ve insaniyeti saadete sevk eden hakiki mürşidi ve hâdisi.. ve insana hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitab-ı dua, hem bir kitab-ı ubûdiyet, hem bir kitab-ı emir ve davet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir, hem insanın bütün hâcât-ı maneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek ve câmi bir kitab-ı mukaddestir.

Hem bütün evliya ve sıddikînin ve urefâ ve muhakkikînin muhtelif meşreblerine ve ayrı ayrı mesleklerine; her birindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve herbir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütüphane hükmünde bir kitab-ı semavidir.

Kuran arş-ı âzamdan, ism-i âzamdan ve her ismin mertebe-i âzamından geldiği Risale-i Nur’da ve hususen On İkinci Söz’de beyan ve isbat edildiği gibi; Kuran bütün âlemlerin Rabbi itibarıyla Allah’ın kelâmıdır. Hem bütün mevcudatın İlâhı ünvanıyla Allah’ın fermanıdır. Hem bütün Semavat ve Arz’ın Hâlık’ı namına bir hitaptır. Hem rububiyet-i mutlaka cihetinden gelen bir mükâlemedir. Hem saltanat-ı âmme-i Subhaniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir. Hem rahmet-i vâsia-i muhîta nokta-i nazarından bir defter-i iltifatât-ı Rahmaniyedir. Hem uluhiyetin azameti haysiyetiyle, başlarında bazen şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır. Hem ism-i âzamın muhitinden nüzul ile arş-ı âzamın bütün muhatına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddestir. Ve şu sırdandır ki, “Kelâmullah” unvanı kemal-i liyakatla Kuran’a verilmiştir ve daima da veriliyor.

Kuran’dan sonra sair enbiyanın kütüb ve suhufları derecesi gelir. Sair nihayetsiz kelimat-ı İlâhiyenin bir kısmı dahi; has bir itibarla, cüzî bir unvan ile, hususi bir tecelli ile, cüzî bir isim ile ve has bir rububiyet ile ve mahsus bir saltanat ile ile zâhir olan ilhamât suretinde bir mükâlemedir. Melek ve beşer ve hayvanatın ilhamları, külliyet ve hususiyet itibarıyla pek çok muhteliftir.

Kuran, asırları muhtelif bütün enbiyanın kütüblerini ve meşrebleri muhtelif bütün evliyanın risalelerini ve meslekleri muhtelif bütün asfiyânın eserlerini icmalen tazammun eden.. Ve cihât-ı sittesi parlak ve evham ve şübehâtın zulümâtından musaffa; ve nokta-i istinadı, bilyakin vahy-i semavî ve kelâm-ı ezelî.. ve hedefi ve gayesi, bilmüşahede saadet-i ebediye.. içi bilbedahe hâlis hidayet.. üstü bizzarure envar-ı iman.. altı biilmelyakin delil ve burhan.. sağı bittecrübe teslim-i kalb ve vicdan.. solu biaynelyakin teshir-i akıl ve iz’an.. meyvesi bihakkalyakin rahmet-i Rahman ve dâr-ı cinân.. makamı ve revâcı, bilhadsissâdık makbûl-ü melek ve ins ve cân bir kitab-ı semavidir.

Kuran’ın tarifine dair sıfatların herbiri başka yerlerde kati olarak isbat edilmiş veya isbat edilecektir. Davamız mücerred değil, her birisi burhan-ı kati ile müberhendir.

Kuran âyetleri ve tevafukâtı

Sure-i Bakara'nın ayetleri ikiyüz seksenaltı (286) ve içindeki lafza-i celal ikiyüz sekseniki (282); iki kere “Lâilâhe illâ hû” deki iki (هو) ve daha lafzullah yerinde iki diğer (هو) ile beraber “tam âyâtın” adedine muvafakati, bir sırr-ı i'cazı ihsas ediyor.

“Lafzullah” mecmu-u Kuran’da ikibin sekizyüz altı (2806) defa zikredilmiş. “Rahman, Rahîm, Hakîm” ile beraber, Kuran ayetlerinin nısfıdır. Hem “Allah” lafzı yerinde zikredilen “Rab” ile beraber nısfdır. Hem “Rahman”, “Rahîm”, “Alîm”,“Lâilâhe illâ hû” deki (هو) adediyle beraber nısfdır.

Sureler itibarıyla mühim nükteler vardır. Ezcümle Sure-i Bakara ve Âl-i İmran'daki “lafza-i celal” adedi, ayetlerine müsavidir. Öyle de Sure-i Nisa, Sure-i Maide ve Sure-i En’am’ın mecmu ayetleri, mecmuundaki lafza-i Celal adedine tam tevafuktadır.

Hem beşer beşer sure itibarıyla mühim bir münasebet-i adediyesi var. Şöyle ki, Sure-i A’raf’tan başlayan beş, evvelki beşin yarısıdır. Hem Sure-i Yusuf’tan başlayan beş, o yarının yarısıdır. Hem Sure-i İsra'dan başlayan beş, Sure-i Hacc ile beraber o yarının yarısının yarısıdır. Sonra gelen beşer beşer takriben o nisbetle gidiyor. Yalnız bazı küçük küsürat ile fark oluyor. Böyle makamat-ı hitabiyede böyle fark zarar vermez. Sonra Sure-i Zuhruf’tan başlayan beş, o nısf-ı nısf-ı nısfının nısfına iniyor. Sure-i Necm’den başlayan beş, o nısf-ı nısf-ı nısf-ı nısfının nısfıdır. Sonra gelen küçük beşler içinde, üç beşin yalnız üçer aded lafza-i Celal'i var. Bu vaziyet gösteriyor ki, lafza-i Celal adedine tesadüf karışmamış. Bir hikmet ve intizam ile lafza-i Celal adedleri tayin edilmiş.

Kuran-ı Hakîm’in Hurufâtı

Kuran-ı Hakîm'in hurufatı üçyüzbin altıyüzyirmi (300620) harftir. Şu mukaddes hurufatta pek çok esrar-ı mühimme vardır. Ezcümle i'caz-ı Kuran'da izah edilen ثُمَّ اَنْزَلَ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِ الْغَمِّ اَمَنَةً نُعَاسًا “Sonra o kederin ardından (Allah) üzerinize içinizden bir kısmını örtüp bürüyen bir güven, bir uyku indirdi.” (Âl-i İmrân Sûresi, 3:154) âyetinin hurufatıyla, Sure-i Feth'in âhirki âyetinin hurufatı gayet mucizane bir tarzda, öyle bir vaziyet almışlar ki, o iki âyetin yalnız hurufları cihetiyle gösterdikleri o vaziyet-i acibe-i muntazama, iki mucize-i zâhiredir. Buna kıyasen hurufat-ı Kuraniye, kelimat-ı Kuraniye gibi esrarlıdır. Evet her bir harfi on sevabdan bin sevaba kadar manevi meyve verse ve Hâlık-ı Küll-i Şey'in kelam-ı ezelîsinden olsa, her bir harfi bir çekirdek gibi bir şecere-i maneviyenin merkezi hükmüne geçer. İşte hurufat-ı Kuraniyenin ehemmiyet-i esrarındandır ki, ulema-i ilm-i huruf taifesi nazarında her bir harf bir sayfa gibi mana verir.

Kuran-ı Hakîm'in Kelimatı

Kuran-ı Hakîm'in kelimatı, yetmişaltıbin dörtyüzdür (76400). Kelimat-ı Kuraniyede ne kadar mühim esrar ve ne kadar nükteler bulunduğu, i'caz-ı Kuran’a dair olan Yirmibeşinci Söz’de ve Sure-i Bakara’nın bir kısmını tefsir eden İşarat-ül İ'cazda parlak bir surette gösterilmiştir.

Âyât-ı Kuraniye, altıbin altıyüz altmış altıdır (6666). Bu âyâtın adedince mühim esrar var. Ezcümle eyyam-ı şer’iye ile altıbin altıyüz altmış altı (6666) sene âlem-i insaniyet, Kuran’ın nuruyla yaşayacağına işaret etmekle beraber, beyanına muktedir ve mezun olmadığımız çok işaretler vardır. Evet zaman-ı Adem’den beri nur-u Kuran ile beraber nur-u Muhammedî (a.s.m.), semavî dinlerde daima hükmetmiş ve müteselsilen nur-u Muhammedî (a.s.m.) tâ asr-ı saadete gelmiş. Demek fetret-i mutlaka zamanını saymamak şartıyla, eyyam-ı şer’iye ile âlem-i beşeriyet altıbin altıyüz altmış altı (6666) sene neşr-i envar etmiş ve edecek. (*)

* Burada bahsedilen meseleye binaen Üstad tarafından yeni bir mektup kaleme alınarak konu açıklanmıştır. Bkz. Barla Arşivi, 251 (Hazırlayan)

Kuran-ı Hakîm’in Sûreleri

Kuran’ın sureleri yüzondört (114) tür. Kuran, sure sure olmakta pek çok hikmetleri ve sırları vardır. Ezcümle herkes her vakit muhtaç olduğu umum Kuran’ı okuyamaz. Fakat bir sureyi her zaman okuyabilir. Demek ekser surelerin herbirisi Kuran hükmüne geçer. Kuran’daki makasıd-ı asliyenin icmalini tazammun eder. Kimseyi mahrum bırakmaz. Her bir sure birer küçük Kuran hükmüne geçer. Bazen de herbir ayet birer küçük sure hükmüne geçer.

Kuran

“Kuran” ism-i şerifinde çok esrar vardır. İ’caz-ı Kuran’a işaret eden nükteler vardır. Ezcümle Kuran-ı Hakîm'deki lafz-ı Kuran altmışdokuz (69) defa zikredilmiştir. Yedi silsile ile bütün birbirine bakar. Birbirine karşı tevafukları var. Yalnız hattın intizamsızlığıyla satır-ı vâhiddeki vaziyeti bazısında biraz inhiraf etmiştir. Fakat satır yine birdir. Sahifenin onbeş satırı içinde yedi satırdan başlayan yedi silsile, Kuran’da mevcut umum “Kuran” kelimelerini cem etmesi ve “kıraat” manasında iki “Kuran” kelimesinin hariç kalması ve “Kuran” manasında iki “Furkan” dahil olması katiyen gösteriyor ki, tesadüf işi olamaz. Ve ona tesadüf karışamaz. Ve fikr-i beşerin hiçbir cihette işi değildir. Çünkü yedi satırdan başka sekiz satır kalıyor. Satırdaki vaziyet-i hakîmaneyi nazara almasak da ve o “Kuran” kelimatını tazammun eden ayetlerin manevi tevafukat-ı hakîmanesini düşünmesek de yarısından fazla silsile, tevafuk haricinde kalmak lazım gelirken hiçbirisinin hariç kalmaması, tek başıyla bir lema-i i'caziyedir.

Said Nursî

Hususi Arşiv, no.515

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin, Tevafuklu Kuran’a konulmasını arzu ettikleri bu parçaların, Hüsrev Altınbaşak tarafından kaleme alınmış ve Hayrat Neşriyat’ın Tevafuklu Mealli Kuran-ı Kerim’inin sonuna eklenmiş elyazmalarının görselleri aşağıya eklenmiştir. (Hazırlayan)