Emirdağ-I 357: Asâ-yı Musa ve Zülfikar’ın Câmi-ül Ezher’e gitmediğinin hikmeti

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvela: Asâ-yı Musa ve Zülfikar’ın bir kısmı iki defa Câmi-ül Ezher’e göndermek için emin vasıtalara verildiği halde gitmediğinin hikmeti anlaşıldı. Kahraman Nazif’in çok mükemmel yazdığı o Asâ-yı Musa bana geldi, açtım. Birden Tabiat Leması'nın Üçüncü Kelimesinin Üçüncü Muhalinde sehven “o ilim ve kemalden” yazılmış. Halbuki doğrusu “o ilim ve kelâmdan”dır. Hem birden Hulasat-ül Hulasa’dan gözüme ilişti: İki satırda يُظْهِرُ رُبُوبِيَّتِهِ وَشَفْقَتِهِ يُعْلِنُ رَحْمَانِيَّتِهِ وَاُلُوهِيَّتِهِ bir kaide-i nahviyece galattır. Doğrusu يُظْهِرُ رُبُوبِيَّتَهُ وَشَفْقَتَهُ يُعْلِنُ رَحْمَانِيَّتَهُ وَاُلُوهِيَّتَهُ Dedim: "Elhamdulillah tashih edilmeden gitmedi. Yoksa o ulûm-u Arabiyede mahir ulemaların nazarında hoş görünmeyecekti."

Sâniyen: Bu defa Medrese-i Nuriye’nin buradaki Nur şakirdlerine hediye ettiği risalelerden Birinci Mektub’un Dördüncü Sual’i ki, “Cehennem neredir?” cevabında, nısf-ı kutr-u arz sehven "600 bin kilometre" yazılmış. Halbuki doğrusu "altı bin kilometre" dir. Eğer nüshalarınızda böyle yanlışlar varsa çabuk tashih ediniz.

Sâlisen: İnebolu fedakârlarından Küçük İbrahim ve Gülcü Hüseyin yanıma geldiler. Bizim işimiz için size de gelmek istediler. Dedim: "Emanetlerimiz geldi." Onlar da sizlere çok selam edip selametle gittiler.

Râbian: Bana göndereceğiniz yirmi Zülfikarların bir kısmının fiyatı olarak cübbe, şalvar gibi bana çok lüzumu olmayan ve fazla bulunan eşyalarımı satıp yüz lirayı size gönderdim.

Hâmisen: Kırk sene evvel Câmi-ül Ezher reisi Şeyh Bahit’in sualine karşı size malum olan verdiğim cevabın birinci şıkkı,

اَلْعُثْمَانِيَّةُ حَامِلَةٌ بِالْأَوْرُوبَا فَسَتَلِدُ يَوْمًا مَا

"Osmanlı Avrupa'ya hamiledir, günü geldiğinde doğuracaktır."

yirmi sene evvel hakikati çıkmış. Şimdi de cevabın ikinci şıkkı,

اَلْأَوْرُوبَا حَامِلَةٌ بِالْإِسْلاَمِ فَسَتَلِدُ يَوْمًا مَا

"Avrupa İslam'a hamiledir, o da günü geldiğinde doğuracaktır."

hakikati de şimdi çıkmaya başlamış ki, İsveç, Norveç, Finlandiya Kuranı kabul etmişler.

Sâdisen: Aydın tarafında kardeşimiz Ahmed Feyzi hapishanede olduğu gibi bugünlerde yine yemeğim için bir parça mübarek zeytin göndermiş. Kaideme muhalif olmamak için o teberrüke mukabil bir Zülfikar’ı benim bedelime ona gönderiniz. Hem ona selamımla beraber yazınız ki: Ben ona ikinci bir Hasan Feyzi nazarıyla bakıyorum. İnşallah hem Ahmed Feyzi, hem Hasan Feyzi vazifesini görecektir. Umumunuza binler selam.

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Hasta kardeşiniz

Said Nursî

Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, c.3, s.16