Emirdağ-II 791: Urfa nur talebelerinden Abdullah ve Hüsnü'nün bir mektubu

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

“Her türlü noksan sıfatlardan yüce olan Allah’ın adıyla.”

وَاِنْ مِنْ شَىْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

“Hiçbir şey yoktur ki O'nu hamd ile tesbih etmesin” (İsrâ Sûresi, 17:44)

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَرَحْمَةُ اللّٰهِ وَبَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

“Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketleri, ebedî ve dâimî olarak üzerinize olsun.”

Bütün bir ömründe Kur’an için cihad edip Allah için cidal eden âlimlere rahmetler ve saadetler getiren ve insanlığa selamet ve teselliler bahşeden ve kalb-i münevverlerine tulu' eden Nur-u Kur’an ile beşeriyeti saadete ve selamete getiren çok sevgili ve çok aziz ve çok kıymetli ve çok müşfik üstadımız, halaskârımız Efendimiz Hazretleri!

Evvelâ: El ve ayaklarınızdan hürmetlerimizle öper pürkusur ve hatalı biz biçarelerin affını ve dualarınızı müşfik Üstadımızdan niyaz ederiz. Cenab-ı Erhamürrâhimîn’in rahmet-i Rahman-ı İlahiyesinden sıhhat ve afiyetlerinizi ve tûl-ü ömürlerinizi niyaz ederiz.

Sâniyen: Bize karşı hadsiz şefkat ve lütuflarınızdan Cenab-ı Hakk’a ne kadar şükretsek yine azdır. Manen olduğu gibi bizim maddi ihtiyaçlarımızı dahi düşünen üstadımız, manevi pederimiz sizlerden Allah ebeden razı olsun. Bizim gibi pürkusur, iktisadı unutan biçare günahkârlara karşı hiçbir cihetle hakkımız olmadığı halde tayınât veriyorsunuz. Sizlere her şeyimiz âşikardır ve bizim her halimiz malumunuzdur. Bizlerin kusurlarımızı affediniz, Efendimiz Üstadımız.

Sizlerin bize karşı “tayınâtları kırk kuruştan alabilirler” demenizi bize bir ikaz ve “iktisada riayet ediniz” şeklinde bir emir telakki etmek istiyoruz. Hamdolsun rahmet-i İlahiye ve Nurların kerameti hissediliyor. Risale-i Nur’un verdiği her husustaki tam inşirah ve sürur ile elhamdulillah dünyamızda da rahatız. Kusurlarımızın affını istirham ile el ve ayaklarınızdan öperek bizlerin de oradaki hakiki kardeşlerimiz ve ağabeylerimizin safında kalmamız ve onlar gibi kahramanca Nurların çalışmasında ve iktisatta muvaffak ve ruhları cesetlerine, kalpleri nefislerine ve akılları midelerine hâkim olan hakiki kardeşlerimiz gibi olmamız için vüsat-i rahmet-i İlahiyeden dualarınızı yalvarırız.

İzzetli ve çok müşfik Üstadımız Efendimiz! Şimdi bizim paramız vardır. Ve yiyecek hususunda hiçbir sıkıntı içinde değiliz hamdolsun. Bu lütuf ve şefkat ve ihsanınızdan Cenab-ı Hak sizlerden ebediyen razı olsun. Ve Allahımıza hadsiz hudutsuz nihayetsiz şükürler olsun. Sizlere her hususta yakın olmayı düşünden ve hatır ve hayalimizden çıkmayan Üstadımız Efendimiz! Bizleri her zaman ikaz ve teşvikte, ihlâsta, iktisatta, sadakatte, sebatta ve Nurların çalışmasında dualarınızı niyaz ediyoruz, Üstadımız Hazretleri.

Sâlisen: Burada hocalar arasında bir mesele münasebetiyle bazı münakaşalar olmuş. Bir iki hoca efendi ve bizler bu meselenin izahını Üstadımızdan istirham ederiz:

Rivayette varmış ki, Aleyhissalatü Vesselam Efendimiz Cebrail Aleyhisselam’a sormuş: “Bana tebliğ ettiğin vahyi nereden getiriyorsun?” Cebrail Aleyhisselam demiş: “Bir perdenin arkasından bana söyleniyor, ben de size bildiriyorum.” Peygamberimiz buyurmuş: “O perdeyi kaldır bakalım ne göreceksin.” Cebrail Aleyhisselam vahiy alırken perdeyi kaldırdığında orada da karşısında Peygamber Efendimizi görmüş....

Böyle bir hadis var mıdır ve bunun mahiyeti nedir? Bir kısım hocalar arasında münakaşa mevzuu olmuş. Biz de bunun hakikatini çoklar namına siz Üstadımızdan istiyoruz.

Râbian: Çok sevgili ve muhterem Üstadımız! Bütün şark ahalisi Nurlara ve sizlere karşı iştiyak ve muhabbetleri ve Nurların neşrinde faaliyetleri tezayüd etmektedir. Van’daki kardeşlerimizden ve ağabeylerimizden Hamid ve Cahid Efendiler ve Muradiye’de Kamil Acar, Hani’de İsmail ve Mehmet Beşir Bahaeddin ve Suriye ve Irak’taki kardeşlerimiz ve diğer bütün alâkadarlar mektuplarında sizlere pek çok selam ederek ellerinizden öptüklerini bildirmemizi yazıyorlar. Buradan da Abdülkadir, Halil Efendi ve Ekrem Nuri, Kuyumcu Hacı, Ahmet Efendi, Ekrem’in babası Ali, Musa, Abbas, Ali Efendiler ve Hoca Molla Abdülhamid ve Molla Yusuf ve umum Urfa Nurcuları pek çok selam ederek ellerinizden öperler, dualarınızı isterler. Vâhidi kardeşimiz şimdilik İstanbul’dadır.

Bizler de tekraren el ve ayaklarınızdan öper dualarınızı daima niyaz edip kusurlarımızın affını istirham ederiz, çok sevgili ve çok müşfik Üstadımız Efendimiz Hazretleri. Oradaki bütün kardeşlerimize ve ağabeylerimize pek çok selam ederiz. 13 Muharrem 1373

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

“Bâkî olan sadece O’dur”

Duanıza pek çok muhtaç

ve kusurlu talebelerinizden

Abdullah, Hüsnü

Hususi Arşiv, no.3179